-Yaz gelince pılımı pırtımı toplayıp Ana’ya gideceğim, bahçede yayılıp örgü öreceğim, sempatik komşularıyla seramik yapacağım, çit boyayacağım, Simancas arşivine demir atacağım, dağ köylerine çıkıp köy barlarında ev şarapları içeceğim. (Şekil I, Ana ve ben, Atta'ya -Ada'ya- gitmişiz.)
bu kadar çektirdiğin yetmedi mi bana. pılımı pırtımı toplar çeker giderim. güvenemem bundan gayri sözüne. artık dinlemez geri dönmezsen özüne. beni tekrar atarsan ateşin közüne. ceketimi alır bir gün çeker giderim. cehennem i yaşattın dünya da bana. bu aşk yüzünden tuttular beni taşa. mahşeri düşünmem
İkinci büyülenme anımı da simültane çeviri yaptığım bir toplantıda yaşadım. Konferansın konusu üstün yetenekli çocuklardı. Müthiş ilgimi çekti. Araştırdım, yurtdışında çok güzel programlar varmış. Bursa başvurdum, kazandım. Pılımı pırtımı toplayıp New York'a gittim. İş hayatından tekrar çulsuz
Bırak inceldiği yerden kopsun! Bu aşk değil esaretin ta kendisi! Pılımı pırtımı toplar giderim! Sevene zulüm edeni yakar geçerim! Ajda Pekkan – Yakar Geçerim parçası gerçekten çok başarılı bir eser. Ajda Pekkan – Yakar Geçerim Şarkı sözleri için sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
Kullanıcı sude. Üyelik zamanı: 6 ay (since 2, Aralık, 2021) Tür: Yönetici. Ekstra ayrıcalıkları: Herhangi bir soruya yeniden kategori atayabilir. Herhangi bir soruyu düzenyelebilir. Herhangi bir cevabı düzenyelebilir.
Pılımı pırtımı toplar giderim Bakmam gözyaşına bakmam Bir dakika bile katlanmam Sevene zulüm edeni, ezer (yakar) geçerim O halden anlamıyor, umursamıyorsa Sen niye üzülüp kahroluyorsun Bu sonucun vebali onun boynuna Bırak inceldiği yerden kopsun
XdBWjq. Sözcü'den Mustafa Kızgınyürek'in haberine göre sadece 2 ay yayında kalan ve beklenilen reytingleri alamadığı için geçtiğimiz gün yayından kaldırılan programın sunucusu Hande Ataizi'nin keyifsiz hali dikkatlerden kaçmadı. Telefonla konuşurken görüntülenen ünlü sunucu, programın yayından kaldırılmasına ilişkin yöneltilen soruyu, “Konuşmak istemiyorum” diyerek yanıtsız bıraktı. Güncelleme Tarihi 04 Ekim 2017, 1708
Türk pop müziğinin yaşayan efsanesi Ajda Pekkan, hayat hikayesi ile olduğu kadar şarkılarıyla da oldukça dikkat çekmektedir. Her çıkardığı şarkı ile hit olmayı başarabilen Ajda Pekkan, ilerleyen yaşına rağmen sahnelerin tozunu attırmaya devam etmektedir. Ajda Pekkan’ın sevilen şarkılarından biride Yakar Geçerim şarkısıdır. Birçok kişi Ajda Pekkan’ın Yakar Geçerim şarkısının sözlerini merak etmektedir. İşte Ajda Pekkan Yakar Geçerim şarkısının sözleri... Türk pop müziğinin yaşayan efsanesi Ajda Pekkan, hayat hikayesi ile olduğu kadar şarkılarıyla da oldukça dikkat çekmektedir. Her çıkardığı şarkı ile hit olmayı başarabilen Ajda Pekkan, ilerleyen yaşına rağmen sahnelerin tozunu attırmaya devam etmektedir. Ajda Pekkan'ın sevilen şarkılarından biride Yakar Geçerim şarkısıdır. Birçok kişi Ajda Pekkan'ın Yakar Geçerim şarkısının sözlerini merak etmektedir. İşte Ajda Pekkan Yakar Geçerim şarkısının sözleri Ajda Pekkan Yakar Geçerim şarkısının sözleri Yine yüzünden düşen bin parça Dalıp dalıp uzaklara, iç çekiyorsun Eğer bıçak eğer kemiğe dayandıysa Niye bu amansız acıya, göz yumuyorsun? Akıl kârı değil, ızdırabın böylesi Bu aşk değil esaretin ta, kendisi Ben senin yerinde olsam Ufak ufak uzarım durmam Pılımı pırtımı, toplar giderim Bakmam gözyaşına, bakmam Bi' dakika bile katlanmam Sevene zulüm edeni, ezer geçerim Ben senin yerinde olsam Ufak ufak uzarım durmam Pılımı pırtımı, toplar giderim Bakmam gözyaşına, bakmam Bi' dakika bile katlanmam Sevene zulüm edeni, yakar geçerim Aaah, aaah, aaah, aaah Aaah, aaah, aaah, aaah O hâlden anlamıyormuş sanıyorsa Sen niye üzülüp, kahroluyorsun? Bu sonucun vebali onun boynuna Bırak inceliği yerden kopsun Akıl kârı değil, ızdırabın böylesi Bu aşk değil esaretin ta, kendisi Ben senin yerinde olsam Ufak ufak uzarım durmam Pılımı pırtımı, toplar giderim Bakmam gözyaşına, bakmam Bi' dakika bile katlanmam Sevene zulüm edeni, ezer geçerim Ben senin yerinde olsam Ufak ufak uzarım durmam Pılımı pırtımı, toplar giderim Bakmam gözyaşına, bakmam Bi' dakika bile katlanmam Sevene zulüm edeni, yakar geçerim Aaah, aaah, aaah, aaah Aaah, aaah, aaah, aaah Ben senin yerinde olsam Ufak ufak uzarım durmam Pılımı pırtımı, toplar giderim Bakmam gözyaşına, bakmam Bi' dakika bile katlanmam Sevene zulüm edeni, ezer geçerim Ben senin yerinde olsam Ufak ufak uzarım durmam Pılımı pırtımı, toplar giderim Bakmam gözyaşına, bakmam Bi' dakika bile katlanmam Sevene zulüm edeni, yakar geçerim Sevene zulüm edeni, ezer geçerim Sevene zulüm edeni yakar geçerim Ajda Pekkan'ın hayat hikayesi Ajda Pekkan ya da diğer adıyla Ayşe Ajda Pekkan birçok web sitesinde yazdığı gibi 12 Şubat 1946 yılında İstanbul'da gözlerini dünyaya açmıştır. Babası donanma kuvvetinde binbaşı olan Pekkan, çocukluğunu Ankara Gölcük'te geçirmiştir. Burada Amerikan askerlerinin aileleri ile aynı ortamda büyüyen usta sanatçı, modern bir yaşam tarzında büyümüştür. Her ne kadar modern bir yaşam tarzında da büyüse ailesindeki bitip tükenmek bilmeyen sorunlar onun hayatını da etkilemiştir. Henüz lise yıllarında müziğe ilgi duymaya başlayan Ajda Pekkan, kardeşinin de desteğiyle o dönem ünlü gece kulüplerinden biri olan Çatı'nın patronu İlham Gencer ile iletişime geçip seslendirdiği Il Cielo In Una Stanza şarkısı ile kendini kabul ettirmeyi başarmıştır. O dönem yayın yapan Ses dergisinin açmış olduğu sinemaya yeni yüzleri dahil etmek için açılan yarışmaya katılan Ajda Pekkan kadınlar dalında birinci olarak sanat kariyerinde muazzam bir ivme kazandı. Bu dönemden itibaren sayısız işe imza atan Ajda Pekkan, Türkiye'nin en önemli starlarından biri olmuştur. Yıllardır sahnelerde olan Ajda Pekkan, her daim genç durmasıyla da birçok kişi tarafından ilgiyle takip edilmektedir. Bilindiği üzere 1946 yılında doğan Ajda Pekkan'ın 75 yaşında olduğu sanılır. Fakat Ajda Pekkan gerçekte 75 yaşında değildir. Bir programda Ajda Pekkan'ın1980 yılında Petrol şarkısıyla katıldığı Eurovision'a ithafen şu sözleri söyleyen Atilla Özdemiroğlu bize Ajda Pekkan'ın yaşı hakkında ipuçları vermektedir. Özdemiroğlu şunları demiştir "Ajda Pekkan'a 1980 yılında, 41 yaşında Eurovision Şarkı Yarışması'na katılıyorsun, '41 kere maşallah' dedim. Ajda duymasın yaşı da ortaya çıktı.” Bu konuda Onur Akay ise Özdemiroğlu'nun bu ifadesi ve diğer dellileri eşliğinde Ajda Pekkan'ın bilindiğinden daha da yaşlı olduğunu söylemiştir. Onur Akay şu ifadelerde bulunmuştur “Ben Özdemiroğlu'nun bu açıklamasını 3 ayrı kaynaktan araştırdım. Benim de tanıdığım Ajda'nın bir doktoru bana, Ajda Pekkan'ın nüfus cüzdanını gördüğünü ve Ajda'nın 1939 doğumlu olduğunu söylemişti. Yine ulaştığım Ajda'nın bir okul arkadaşı da 1939 doğumlu olduğunu söylemişti. Gazino dönemlerinde sahneye çıkan sanatçılar, zorunlu olarak mutlaka nüfus cüzdanları ile valiliğe gidip, sahneye çıkabilmek için izin belgesi alırlarmış ve gazinolar, kadrolarında çıkan sanatçıların izin belgesi dosyalarını oluştururmuş. Ben, tesadüfen o yıllarda oluşturulmuş bazı izin belgesi dosyalarına da ulaştım ve Ajda Hanım'la birlikte birçok sanatçının nüfus cüzdanı bilgilerini, bu sefer kendi gözlerimle gördüm. Ajda, bilindiği gibi 12 Şubat 1946 doğumlu yani 75 yaşında değil. Ajda Pekkan, 12 Şubat 1939 doğumlu yani tam 82 yaşındadır.'' Ajda Pekkan'ın albümleri Ajda Pekkan 1968 Fecri Ebcioğlu Sunar Ajda Pekkan 1969 Ajda Pekkan Vol. III 1972 Süperstar 1977 Pour Lui 1978 Süperstar II 1979 Sen Mutlu Ol 1981 Sevdim Seni 1982 Süperstar III 1983 Ajda Pekkan ve Beş Yıl Önce On Yıl Sonra 1985 Süperstar IV 1987 Ajda 90 1990 Seni Seçtim 1991 Ajda 93 1993 Ajda Pekkan 1996 Cool Kadın 2006 Aynen Öyle 2008 Farkın Bu 2011 Ajda Pekkan & Muazzez Abacı 2014 .
Pılımı pırtımı toplayıp kendimden gidesim var More you might like Dünyada kazanmış görünüp de ahirette kaybedenlerden eyleme Allah’ım yerini bulmak nasip meselesidir. Allah'ım kalbimi rızan ile çiçeklendir. Hz. Hatice’nin duasına tutunuyorum sımsıkı “Allahım bizi kendine ve sevdiğine yakın kıl.” • ne zaman Allâh’ın bana verdiği nimetleri saysam, seni iki kere sayıyorum. “Nasıl tutayım ki ruhumu değmesin diye seninkine?” Sahteliğin tüm zamanların rekorunu kırdığı bir devir. -Franz Kafka “Yara en çok iyileşirken sızlar.” Mesafeler sevgiye engeldir diyenlere, ben hep Seni anlattım Efendim ﷺ.
Yine yüzünden düşen bin parça. Dalıp dalıp uzaklara iç çekiyorsun. Eğer bıçak kemiğe dayandıysa, Niye bu amansız acıya göz yumuyorsun. Akıl karı değil ızdırabın böylesi. Bu aşk değil esaretin ta kendisi. Ben senin yerinde olsam, Ufak ufak uzarım durmam, Pılımı pırtımı toplar giderim, Bakmam gözyaşına bakmam, Bir dakika bile katlanmam, Sevene zulüm edeni, ezer yakar geçerim. O halden anlamıyor, umursamıyorsa, Sen niye üzülüp kahroluyorsun, Bu sonucun vebali onun boynuna, Bırak inceldiği yerden kopsun.
“Anılar hep sonbaharda gibidir / astrakan gecede / süt yıldızlar Belleğinin yerini tutar kadehindeki / Taşlar taş kemerler / İvedi sarmaşıklar Hayatını sarsan binbir andan / adlarını yıllara / veren yargıç krallarNe varsa yarım kalmış, geleceğindir / Bir kez girilmiş sokaklar / Açılmamış kapılarBilir misin iki kökeni var hüznüniyetinin / çiçek durumu aşklar / yaprak düzeni siyasalar”Dün Hürriyet binasındaki odamı topladım, artık kent merkezinde daha modern bir binaya taşıyoruz yaşamım boyunca en uzun süre oturduğum bir odayı, rafları, çekmeceleri toplamak tuhaf bir her kitabı, çekmecelere dağılmış irili ufaklı kâğıt parçalarını, atılmayıp bir kenara itilivermiş bir sürü ıvır zıvırı tek tek elden okulların kitaplıklarına yolladığım kolilerce kitap çıktı, bir o kadarı da yeni binaya benimle fotoğrafları, gazetenin değişik etkinliklerinde çekilmiş yüzlerce fotoğraf. Ölen arkadaşların cenazelerinde yakama taktığım ve sonra atmaya içim elvermediği için bir kutuda biriktirdiğim fotoğraflar. Sözlükler. Beraber çalıştığım genç arkadaşların nikâhlarından kalan şekerler. Ahşap bir “felis nigripes” heykeli. Mısır bilgelik ve yazı tanrısı Thot biblosu. Sokrates’in minik bir büstü! Löw imzalı bir Fenerbahçe flaması, 100. yılın şampiyon kadrosunun imzaladığı bir forma, küçük kırmızı bir karton kutuda hayatımın en ilginç armağanları, tablolarım ve bir cevşen-i gazetecinin çalıştığı yerde, gerektiğinde kısa sürede toplanıp kapıyı çarpıp çıkacak kadar az eşyası olması gerektiğine bir odada yedi yıl çalıştıysan ve küçüklükten kalan bir “Sakla samanı, gelir zamanı” alışkanlığın da varsa birikim insanı şaşırtacak derecede kullanılmış zarflar, onlarca not defteri, kalemler, “memory stick”ler, CD’ bir bölümünün bir film şeridi halinde yeniden gözümün önünden akıp gitmesini sağladı küçük ve değersiz şeylerdi belki ama ruhumun derinliklerinde hepsine ayrılmış özel bir oda olduğunu fark etmem için onların varlığından yeniden haberdar olmam gerekirmiş meğerse. Gerçekten yaşanmış bir hayatın ölçüsü de bu olmalı yıllar geçtikten sonra gördüğün bir küçük kâğıt parçasının sende çağrıştırdıklarının gerçekten hatırlanmaya değer bir şey benim için bir değeri vardı, değişik anılar odaları daha ne kadar kendim toplayabileceğim son geldiğinde en son çalıştığım odayı başkaları toplayacak. Bu, evdeki bir oda da olabilir, yine böyle bir gazete binasındaki bir oda o odayı toplamaya girenler her kim olacaklarsa birikmiş o kâğıtlara ve ıvır zıvırlara boş gözlerle bakacaklar. Benim için ne kadar önem taşıdığını asla bilemeyecekleri kâğıtları, notları, kaldırıp bir kenara iyi de olsa, kötü de olsa bir anı barındırmayan her nesnenin aslında ne kadar değersiz olabileceğini bir tek onlar bir devrin sonuna geldikHÜRRİYET Medya Towers yakında yıkılacak ve yerine son yılların modasına uygun olarak “rezidans ve alışveriş merkezi” Türklerin çalıştığı, Türkçe gazete ve dergiler yayınlanan bir binanın adı neden “medya towers” oldu, hiç bilemedim. Herhalde daha “havalı” bulunuyor, binalara böyle İngilizce isimler koymak. Bir-iki sefer bunu yazdım ama beni zaten kim dinliyor ki bu konuda da dinlesinler!Bu binanın temelinde bir adet lira metal param var. Temel atma törenine gelirken eskiden Koçman çiftliğinin bulunduğu bölgede otomobilimiz çamura saplandığı için geç kalmıştık. Temele atılacak altınları rahmetli Ergil Tezerdi Ağabey ve Hulki İlgün Ağabey kaptığı için ben de cebimden çıkarıp bir lira binada çok anım var. Cağaloğlu’ndaki Hürriyet binasında, bu kulelerin mimarı Aydın Boysan’a “yeni binada neler olsun isterdik” diye anlatmamızın üzerinden yıllar şimdi Milliyet’in eski binasını yeniledi, oraya taşınıyor. Dergilerimiz ise bu kez bir başka “towers”ta, Trump’da kez daha sapasağlam bir binanın yıkıldığına tanık olacağız. Yıkmaya ve yeniden yapmaya ne kadar meraklıyız. Bir araştırmada okumuştum, Ankara’daki bina stoku 50 yıl içinde üç kere yıkılıp, yenilenmiş. Ben bu araştırmayı okuduktan sonra dördüncü tura dönüldü mü kafalı değilim, yeni şeyler elbette yapılmalı. Ama Madrid’de, Roma’da neredeyse yüzyıllık binalarda faaliyet gösteren gazeteleri görünce kıskanmıyor da binayı ilk gezen devlet adamı da Türkmenbaşı Saparmurat Niyazov olmuştu. O yıllarda yeni yapılmış bu binadaki cicilerimizi göstermek için insanları davet etmek gibi bir alışkanlık da gelişmişti. Yeni kurulmuş Türkmenistan’ın başkanıydı ve binayı gezerken dönüp şöyle sormuştu “Bu bina devletin mi, şahsın mı?”Yıllar süren komünist dönemden çıkmış bir devlet yöneticisinin, böyle kocaman bir binayı bir şahsın yaptırmış olabileceğine ihtimal vermesi kolay değildi 20 yıl süren “İkitelli plazalar dönemi” kendi hesabıma doğrusunu isterseniz artık işe metro ile gidip gelebileceğim için mutluyum, bu binadaki hiç unutamayacağım anılarım benimle olacak nasıl olsa!
pılımı pırtımı toplayıp giderim sözleri