Din ve Ahlak Kulturu. Ramazan Ayı, Nur Dağı' nda ki Hira Dağı' nda Hz. Muhammed (s.a.v.) otururken, Cebrail (a.s.) onu ziyaret etti. Ona 3 kere ilk vahiy ''OKU'' dedi. Peygamber hepsine ben okuma bilmem dedi. Cebrail' in 3. deyişinde ne okuyayım deyince Cebrail (a.s.) seni yaratan Allah'ın adı ile oku, dedi. Kitaptainanma biçimlerinin ahlaka etkisi, ahlakın kaynağı, ibadetle ahlak arasındaki bağ, ahlaki müeyyide, bilgi-eylem ilişkisi, öte dünya anlayışının ahlakla irtibatı ve din eğitiminin ahlaka etkisi gibi meseleler üzerine tartışmalar yürütülürken toplumun ahlak ve inanç tasavvuruna ilişkin derinlemesine bir okuma Bu sebeple duanın makbul olabilmesi için, bir kısım usul, adap ve kurallara riayet edilmesi gerekir. Bu usul, adap ve kuralları şöyle sıralayabiliriz: 1. Duaya Eûzü Besmele, Allah’a Hamd ve Pey-gambere Salat İle Başlanmalı. Dua öncesinde Müslüman, rûhen ve bedenen duaya hazır hale gelmeli, mümkünse abdest alıp kıbleye Kazanım Bakara ve A’râf surelerindeki ilgili ayetler çerçevesinde ele alınır. 7. Hafta: 24-28 Ekim 7. Bir Dua Tanıyorum: Kunut Duaları ve Anlamlar 6.1.7. Kunut dualarını okur, anlamını söyler. Kunut duaları ile ilgili kısa açıklamalara ve duanın nerelerde okunduğunu içeren bilgilere öğrenci seviyesine göre yer verilir Sevap Nedir: Allah’ın (c.c.), güzel iş ve davranışlarda bulunanlara vereceği karşılığa ve mükâfata sevap denir. Rabb’imizin (c.c.) emrettiği davranışları yapan kişi sevap kazanır. Mesela dinimize göre namaz kılmak, oruç tutmak, zor durumda olan kişilere, engellilere yardım etmek, misafire ikramda bulunmak, insanlara I GENEL OLARAK DİN. A) Etimoloji ve Tarifler. Dil âlimleri, din kelimesinin Arapça deyn kökünden masdar veya isim olduğunu kabul ederler. Cevherî dinin “âdet, durum; ceza, mükâfat; itaat” şeklinde başlıca üç anlamını verir ve terim olarak dinin bu son anlamdan geldiğini belirtir ( eṣ-Ṣıḥâḥ, “dyn” md.). QdBe. Duanın anlam ve önemi YÖNELİŞ VE HUZURUN DİLİ DUA A. Duanın anlam ve önemi Dinî terminolojide yer alan ve hayatımızın bir parçası haline gelen iki kavram vardır Dua ve beddua.. Hayatın daha mutlu ve huzurlu geçmesi için bu iki kavramı bilmek ve bunlara göre bir seyir izlemek gerekir. Dua yapmak, dua almak ve beddua almamak… Bunlar müminin hayatında büyük bir önem taşırlar. Dua Arapça bir terim olup; çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek anlamlarını ifade eder. Allah’a sunulan istekleri dile getiren metinlere de dua denildiği gibi, küçüklerin büyüklerden vaki olan taleplerine de dua denilmektedir. İslâm kültüründe ise dua; “Allah’ın Yüceliği karşısında aczini itiraf ederek, sevgi ve saygısını sunarak Allah’tan dilekte bulunmaktır.” şeklinde tarif edilmektedir. Kur’anı Kerim’de 200 kadar ayette duadan söz edilmektedir. Bunlar yanında Allah’a karşı yönelme ve O’ndan bağış dilemekle ilgili çok sayıda ayet vardır. Yüzden fazla ayette de çeşitli peygamberlerin, iyi kulların yaptıkları dua örneklerine yer verilmiştir. Bunlar arasında özellikle Hz. Adem, Hz. Musa, Hz. İbrahim, Hz. Hud, Hz. Nuh, Hz. İsa, Hz. Zekeriyya, Hz. Süleyman ve Hz. Meryem’i zikredebiliriz. Sahih hadis kaynaklarından öğrendiğimize göre; Hz. Peygamber’in en çok tavsiye ettiği dua örneklerinden biri; Bakara suresinde geçen şu ayet mealidir “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da güzel şeyler ver, ahirette de güzel şeyler ver ve bizi cehennem ateşinden koru.” Bir başka örnek de İbrahim suresinin 41. ayetidir “Ey Rabbimiz! Hesapların yapıldığı günde beni, anababamı ve bütün inananları bağışla.” Bu ayetlerde iki husus dikkat çekmektedir. Biri güzellik, diğeri toplumculuk. Yani bir Müslüman, yaptığı duada her iki dünyada da hayatını güzelleştirmesini, bu güzellikleri tüm inananlara da vermesini isteyecek. Dolayısıyla, bağışlanmanın yolu güzellikleri paylaşmaktan geçer. Büyük bir İslâm alimi “Yaşamak çok zordur” derdi. Oldukça zor bir sanat olarak karşımıza çıkan hayat gerçekten başarılması zor bir olgudur. Bu sanatı iyi öğrenip başarı ile icra edenler mutlu olurlar; hayattan sürekli olarak zevk alırlar. Hayatın sıkıntıları umutla dengelenmiştir. Umudunu kaybeden insan, hayatını da mutluluğunu da kaybeder. Umut, ancak kendine güvenerek ve çalışarak gerçekleşir. İnsan, gücü dahilinde olayların üstesinden gelebilir, fakat güncünü aşan konularda zorlanır. Bu zorlanma ona Rabb’ini hatırlatır; dolayısıyla, O’ndan yardım istemeye yönelir. Allah’tan yardım istemenin en etkili araçlarından biri, doğrudan bir kulluk görevi olan duadır. Zorlukları yenme ve her işte kolaylıkla başarı elde etmenin yolu duadan geçer. fiunu da belirtmek gerekir ki, insanı hayatta zirveye götüren unsur duadır; başarısızlığa götüren de bedduadır. O hâlde rahat, mutlu ve başarılı olabilmek için mutlaka herkesten, özellikle Allah’ın iyi kullarından dua almalı, hiç kimsenin âhını, bedduasını almamalı. Dua, ulu Allah’ın kullarından istediği güzel işlerden biri olup hem iman, hem ibadet, hem de ahlâk kaidesidir. Dua, bir Müslüman’ın hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. Burada peşin olarak şu tespiti yapmakta fayda vardır İslâm imanı ile inanan ve samimi bir şekilde dua eden herkes, ibadet hayatının içindedir. Dua; namaz, oruç, sadaka ve diğer ibadetler gibi bir kulluk görevidir. Dua, kulu Tevhid inancına götürür; Allah’tan başka varlıklara karşı küçülmekten kurtarır. Nitekim ulu Allah bu konuda şöyle buyuruyor “Allah’tan başka seslenerek dilekte bulunduğunuz varlıklar, ne kendilerine de size yardım edemezler.” Araf, 197 Dua, kulun Allah ile direkt olarak karşı karşıya gelmesi, O’nunla baş başa kalması olayıdır. Dua, insanı direkt Allah’a götürerek rahatlatır. Dua, kulun Allah’a varması ve O’na bütün dileklerini kalbî olarak arz etmesi, bundan da sonsuz bir haz duyması olgusudur. Allah’a ulaşan insan için talepler ikinci plânda kalır. Önemli olan bu hâli elde ederek, gönül huzuru bulmaktır. Dolayısıyla dua, Allah’a ibadet kastı ile yapılmalı, O’na karşı büyük bir sevgi ve aşk duygusu içinde gerçekleşmelidir. Dua, menfaatlere alet edilmemeli, kulluğun ve takvanın bir aracı olarak algılanmalıdır. Aslında Allah, kulunun hâlini biliyor, O’nun bildirmeye ihtiyacı yoktur. Belki O, kulunun, kendisine yakarış seslerini işitmekten hoşlanır. Kulun Allah’a niyazda bulunmaya, O’nunla ilgi kurmaya, nefsini alçaltmaya ihtiyacı vardır. Bunun için mutlaka duygu, istek ve düşüncelerini söz ile ifade etmesi gerekli değildir. Sufiler dil ile yapılan duaya önem vermeyip hâl dili ile dileklerini Allah’a arz etmeyi yeğlemişler, bu noktada konuşmaktan çok sükûtu esas almışlardır. Tasavvuf dilinde dua, yapana göre farklı şekiller arz eder. Halkın duası söz ile zahitlerinki davranış ile ariflerin ki de hâl iledir. Dua sayesinde insan kendini manen Allah’a sigorta ettirmiş olur. Dua aynı zamanda insan sağlığının bir tür emniyet supabıdır. Dua, kullara bereket kapılarını açar, başarıların önündeki engelleri kaldırır. Bir tür yola döşenen mayınların manen temizlenmesi, insanın güvenliğinin sağlanması olayıdır. Dua, kulu bir tür lazer ışınları gibi, manevî şemsiye ile koruma altına alarak her gün yağmur misali yağan görünmez belâ, musibet ve felaketlerden korur. Dua, insana sürekli olarak güç verir, başarı kazandırır. Duayı insan yalnız kendisi için değil, belki diğer Müslümanlar ve insanlar için yapmalıdır. B. Kur’an’da dua Duanın Allah katında ki değeri çok büyüktür. Ulu Allah “De ki; eğer duanız olmasaydı, ne öneminiz vardı?” Furkan, 77 ayeti ile duanın kendi katındaki değerini göstermiştir. Başka ayetlerde ise şu müjdeyi vermiştir “Bana dua edin ki, dualarınızı kabul edeyim.” Gafir, 60; “Kulum sana Ben’den sorarsa, ben gerçekten ona yakınım, bana dua edenin duasını kabul ederim.” Bakara,168; “Rabbim elbette duaları işitir.” İbrahim, 39 Duanın araçlarını ise şu ayette belirtmiştir “Ey inananlar! Sabır ve namaz ile yardım isteyiniz, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” Bakara, 45 Makbul bir dua yapmak için mutlaka iki rekât namaz kılarak, sonucu sabırla bekleyerek içten dilekleri sunmalı. Dua, Tevhit inancının remzidir. Bu sebeple duanın sadece Allah’a yapılması gerekir. Allah’tan başkasına yapılan dualar geçerli değildir. Ulu Allah bu hususu şöyle açıklıyor “Dini Allah’a tahsis ederek O’na dua edin.” Araf, 29. C. Hadislerde dua ve örnekleri Hz. Peygamber, duanın hakikatini bize tanıtmış, nasıl dua edeceğimizi de öğretmiştir. İlgili bazı hadisleri aşağıda değerlendirerek duanın hayatımızdaki yerini vurgulamaya çalışalım. Hz. Peygamber şöyle buyuruyor “Dua ibadetin özüdür.” Tirmizi, Dua, 1 “Allah katında duadan daha değerli bir şey yoktur.” İbn Mace, Dua, 1 “Hiç kimse yoktur ki, günah bir şeyi isteme, yahut akraba ile ilişkiyi kesme dışında, dua edince istediği şey kendisine verilmiş olmasın.” Tirmizi, Dua, 9 “Zikrin en faziletlisi; La ilahe illallah demektir, duanın en faziletlisi ise Allah’a hamd olsun demektir.” Tirmizi, Dua, 9 “Tedbir kadere fayda vermez. Fakat, dua inen ve inecek olan her şeye fayda verir; o hâlde dua edin.” A. b. Hanbel, 4/234 “Üç kişinin duası şüphesiz kabul edilir Mazlumun duası, yolcunun duası, babanın çocuğuna duası.” İbn Mace, Dua, 11 “Ezan ile ikamet arasında yapılan dua reddedilmez.” Tirmizi, Salat, 44 “Biriniz dua edince duasında kararlı olsun.” Müslim, Zikir, 7 Hz. Peygamber’in çoğunlukla yaptığı dualar şunlardı “Allahım! Bize dünyada da ahirette de güzel şeyler ver.” Müslim, Zikir, 26 “Allahım! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan, kabir azabından, dirilerin ve ölülerin fitnesinden sana sığınırım.” Müslim, Zikir, 50 “Sizden biri bir yerde konaklayınca Allah’ın üstün kelimeleri ile yarattığı varlıkların şerrinden O’na sığınırım tarzında dua ederse, oradan ayrılıncaya kadar hiçbir şey ona zarar vermez.” Müslim, Zikir, 55 “Allah’ım! Yaptığım ve yapmadığım işlerin şerrinden Sana sığınırım.” Müslim, Zikir, 65 Kur’an ve sünnette çok sayıda dua örnekleri olmakla birlikte, bunların aynısını yada orijinal metinlerini telaffuz etmek şart değildir. Her müminin, Allah’a karşı övgü, dilek ve temennilerini kalbinin derinliklerinde hissettiği gibi sunması mümkündür. Bunun için dua metninin herhangi bir dilde olma şartı yoktur. Dualarda eğer samimiyet olursa, mutlaka karşılığının bulunduğundan emin olmak gerekir. Ancak bunun bir şartı vardır Acele etmemek. Burada bir noktaya daha işaret etmek isteriz. İnsan hayatındaki başarıların temelinde yatan en önemli unsurlardan biri duadır. Ancak burada dua almaktan söz etmek istiyoruz. İnsan sadece kendi gücü ile başaramaz, bu başarının büyük ve kolay olması için mutlaka duası kabul olan başkalarının da duasını almak gerekir. Zira başkası bir insan için tertemizdir. Bunu dikkate alarak Müslümanlara dua etmeli, dua istemeli. Dua alan insanın sırtı yere gelmez. Özellikle akraba büyüklerinin, anababanın duasını, hangi şartlarda olursa olsun almaya özen gösterilmelidir. Çünkü anababanın evladına yapacağı dualar mutlaka kabul olunur. D. Beddua Dua, olumlu isteklerin Allah’a yansıtılması olgusudur. Beddua ise bunun tam tersidir. Kişinin, gerek kendi aleyhine, gerekse çoğunlukla bunalarak kurtulmak ve rahatlamak istediği kimseler aleyhine, içten gelen duygularla Allah’a yapığı çağrıdır. Dinimizde beddua tavsiye edilmemiştir. Hz. Peygamber düşmanları dahil kimseye beddua etmemiştir. Çünkü o, rahmet peygamberi olarak gönderilmiş, insanları imha etmek için değil, yaşatmak, onları rahatlatmak, temizlemek; eksiklerini ve olumsuzluklarını ortadan kaldırmak için gönderilmiştir. Birilerinden bunalınca beddua yolunu tutmak nefse hoş ve kolay gelir. Fakat dua yolunu seçerek böyle kimselerin ıslahını sağlamak daha isabetlidir. Örneğin evladının olumsuz davranışlarından bunalan anababa, ona eğer beddua ederse daha da kötü olmasını sağlar, dolayısıyla kendi parçası olan bir kişiye zarar vererek sonuç itibarıyla ar ve ayıbının kendisine dönmesine sebep olur. Bunu yapmak ise isabetli bir yol değildir. Anababanın evladı için yapacağı dua onun iyi bir insan olmasına vesile olur, anababa da bunun faydasını görür. Diğer insanlar da böyledir. Beddua edilen insan daha da kötüleşeceği için, toplumun ondan zarar görmesine sebep olur. Fakat tam tersine, büyük bir peygamberî sabır örneği göstererek eğer kötülük yapanlara dua edilirse, toplumda giderek iyilerin sayısı artar, kötülerin sayısı azalır. Bu durum tıpkı hastalanan ve hastalığı müzminleşen bir insanı tedavi etmek ya da tedavi etmeyip ölmesine yardımcı olmaya benzer. Bir toplumda iyilik ve güzelliklerin çoğalması için iyi ve güzel şeylerden söz etmek gerekir. Bunun için daima insanlara dua etmeli, başkalarından da dua istemeli. Çünkü müminin mümin için yapacağı dua Allah katında makbuldür. Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz Uludağ Üniv. ilahiyat Fakültesi Diyanet Avrupa Dergi, Agustos 2005 Duanın anlam ve önemi Oluşturulma Tarihi Ağustos 19, 2020 0152Namazlarda okunan Tahiyyat duasının diğer adı Ettehiyyatü Duasıdır. Namazların ilk ve son oturuşlarında okunması gerekir. 4 rekat kılınan namazlarında 2. ve 4. rekatında okunur. 5. sınıflar için Tahiyyat Duasının anlam ve önemini dua Kuran-ı Kerim'in ayetlerinde yer almaz. Her namazda okunarak Allah'tan esenlik, rahmet ve bereket dilenir. İslam alemi için önemli olan bu dua diğer ibadetlerde de okunabilir. Tahiyyat Duası ve Anlamı 1- Tahiyyat Duası - Arapça Yazılışı Ettehiyyâtu lillâhi ve’s-salevâtu ve’t-tayyibâtu esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu ve rahmetullâhi ve berakâtuhû esselâmu aleynâ ve alâ ıbâdillâhi’s-salihîn. Eşhedu en lâ ilâhe illallâh ve eşhedu enne Muhammeden abduhû ve rasûluh. 2- Tahiyyat Duası - Türkçe Anlamı Allah'ım! Dilimizle, bedenimizle ve malımızla yaptığımız ibadetlerin tamamı senin içindir. Ey peygamber! Allah'ın sonsuz rahmeti, selamı ve bereketi seninle olsun. Allah'ın selamı bizimle ve tüm mümin kullarıyla birlikte olsun. Şahitlik ederiz ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederiz ki Muhammed onun kulu ve elçisidir. 3- Tahiyyat Duası - Türkçe Meali Tahiyyat duasının taşıdığı anlam her Müslüman için çok önemlidir. Bu nedenle günlük ibadetlerimizin başında gelen her namazda okunur. Duanın başında ibadetlerin üç şekilde yapılabileceği ifade edilir. Dil ile yapılan ibadetler bol bol dua etmek, Allah'tan bağışlanma dilenmektir. Bir Müslüman, sadece Allah'tan korkmalı ve neye ihtiyacı var ise yalnızca ondan istemelidir. Bu, aynı zamanda Müslüman olmanın temel şartlarından biridir de. Allah-u Teala bir başka ayetinde ''Onlardan korkmayın, benden korkun.'' diye buyurmuştur. İsteklerimizin tamamının karşılığı yalnız onun katındadır. Bu nedenle başka insanlara değil Allah'a el açmalıyız. Bir Müslüman şerri gizlemeli ve hep hayrı söylemelidir. Allah'ın bize bahşettiği konuşma yeteneği, başka hiçbir canlı bulunmaz. Dedikodu yapmak, fitne ve fesadı yaymak demektir. Bu nedenle güzel sözler söylemek ve hayrı yaymak da dil ile yapılan ibadetler arasındadır. Beden ile yapılan ibadetler ise namaz ve oruç gibi ibadetlerdir. Namazda kıyama durur ve secde ederiz. Bir mümin yalnızca Allah'ın önünde secde eder. Müslümanlar Ramazan Ayında otuz gün boyunca oruç tutar ve nefislerini terbiye eder. Vacip ve nafile oruçlar da vardır. Bedenimizi belirli saatlerde yeme içme gibi temel ihtiyaçlardan uzak tutmak, maneviyatımızı güçlendirir. Bizi Allah'a yönlendirir. Mal ile yapılan ibadetler ise zekat, sadaka ve fitredir. Dinimizde mal biriktirmek, süse ve lükse önem vermek en büyük günahlardan biridir. Dünyadaki her nimet Allah'ındır. Bu nedenle fakir ve muhtaç durumdaki kişilerle paylaşılmalıdır. Tahiyyat duasında peygamberimiz Hz. Muhammed için de dua ederiz. O, karşılaştığı onca engele ve zulme rağmen İslam'ı tebliğden bir an bile vazgeçmemiştir. ''Bir elime güneşi, bir elime ayı verseler bu davadan vazgeçmem'' diyerek hak dini İslam'ın tüm dünyaya yayılmasını sağlamıştır. Güzel ahlakıyla hem çevresindeki insanlara hem de gelecek nesillere örnek olmuştur. Onun için rahmet ve bereket diledikten sonra kendimiz için ''selam'' dileriz. Selam ve İslam kelimeleri aynı kökten türemiştir ve barış demektir. Aynı zamanda esenlik, rahatlık anlamları da taşır. Duanın sonunda Kelime-i Şahadet getirilir. Şahadet getirmek Müslüman olmanın ilk şartıdır. Bir Müslüman yerleri, gökleri yaratanın Allah olduğuna tanıklık eder. Allah alemlerin Rabbidir, onun eşi benzeri yoktur. Hz. Muhammed'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna da şahitlik edilir. Salih kullar, Allah'a, onun gönderdiği tüm peygamberlere, Kuran-ı Kerim'e, ahiret gününe ve meleklere iman eder. Her namazda okunan bu dua ile hem peygamberimiz hem de kendimiz için rahmet dileriz. Din ve ahlak nedir? AHLAK NEDİR?İnsanın iyi ve kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan manevi nitelikli huylara ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlara Ahlak dini her iki cihanda insanı mutlu kılmayı hedeflemiştir. Bunu da Ahlak ve fazilet temeline oturtmuştur. İslam dininin amacı, ahlaklı insan ve bu insanlardan oluşan ahlaklı toplumlar meydana getirmektir. İslam’ın bu bütün emirleri bu amaca yöneliktir. Hem ibadetler, hem de diğer davranışlar bu hedefe hizmet ettiği oranda değer kazanmakta, aksi takdirde ALLAH katında hiçbir önem arz ahlakının asıl kaynağı KUR’AN ve onun açıklayıcısı olan sahih sünnettir. Bu iki kaynak, dinin ve dünyevi hayatın genel çerçevesini çizerek ahlak anlayışının temelini oluşturmuştur. kendisine sorulan bir soruya verdiği cevapta, Hz. Peygamber’in ahlakının ”KUR’AN AHLAKI” olduğunu belirtmiştir. İslam dininde yapılması emredilen ibadetlerin gayesi insanı ahlaki olgunluğa eriştirmektir. İmanın olgunluğu ahlakın güzelliği ile ilgilidir. İbadetler bizleri her türlü çirkin işlerden korur. Ahlaki bakımdan geliştirerek şefkat, merhamet duygularını yerleştirir. Cimrilikten kurtarır, başkalarına karşı yardımseverlik duygularıyla süsleyerek topluma karşı faydalı bir insan haline dünyaya temiz olarak gelir. Eğer anne ve babası tarafından iyi terbiye edilir, güzel huylarla süslenirse iyi ahlaklı olarak yetişir. Her konuda olduğu gibi ahlaki konularda da örnek alacağımız ve güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen KUR’AN-I KERİM’de şöyle buyurulmaktadır ”Ve elbette sen yüce bir ahlak üzerindesin”Kalem,4KUR’AN-I KERİM, aynı zamanda insanları uymaları gereken kuralları en güzel ve açık bir şekilde ortaya koyan, insanı ebedi kurtuluşa götürecek evrensel prensipleri içeren bir ahlaki kurallar DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞIDin Nedir?Din Allah tarafından peygamberler aracılığı ile insanlara ulaştırılan ilahi bir kanundur. Dinin kurucusu Allah, muhatabı amacı, insanları iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini bildirmektir, onları dünya ve ahiret mutluluğuna Dini ve Diğer Dinlerİlk insan olan Hz. Adem aynı zamanda ilk peygamberdir. İnsanlığın ilk dini de Hak din’dir. Hz. Adem’den Peygamberimiz Hz. Muhammed’e kadar gelen bütün peygamberler insanlara Allah’ın birliği inancını tebliğ etmişler ve Allah’a nasıl ibadet edileceğini son peygamber Hz. Muhammed’den önceki peygamberlerin tebliğ ettiği iman esasları ve dinî hükümler zamanla bozulmuş ve insanlar karanlıklar içinde kalmıştı. İnsanlığı düştüğü bu durumdan aydınlığa çıkaracak bir kurtarıcıya ihtiyaç vardı. Bunun üzerine Yüce Allah, son Peygamber Hz. Muhammed aracılığı ile bütün insanlara son ve en mükemmel din olan İslâm’ı gerçek Yüce Allah tarafından Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilmiştir “Allah katında din, şüphesiz İslâmdır.” Al-i İmran Suresi, 19İslam’ın dışındaki dinler, Allah katında makbul değildir. Bunların insanlara bir yararı olmayacaktır. Bu konu Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklanmıştır “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecektir. O, ahirette de zarara uğrayanlardandır.” Al-i İmran Suresi, 85İslâm Dini, Allah tarafından gönderildiği gibi hiçbir değişikliğe uğramadan ve bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. Bundan sonra da bu özelliğini koruyacaktır. İslâm, Allah katında makbul olan tek dindir. Bazı insanlar tarafından ortaya konulan dinler de vardır, ancak bu dinler, batıl ve geçersizdir. Çünkü bunlar, Allah tarafından gönderilmemiş, insanlar tarafından Dini’nin Özellikleri1 Hz. Muhammed tarafından tebliğ edilen İslâm, son dindir. Ondan başka din gelmeyecek, hükümleri kıyamete kadar devam İslâm evrensel bir dindir. Önceki peygamberlerin tebliğ ettikleri dinler, belirli milletlere geldiği halde İslâm dini, bütün dünya milletlerine İslâm dini’nin hükümleri insanların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde mükemmeldir. Bu sebeple başka bir dine ihtiyaç İslâm dini, kendinden önce Allah tarafından gönderilen peygamberleri ve ilâhi kitapları tasdik eder. Ancak o kitapların hükümlerini yürürlükten kaldırmıştır. Çünkü onlar, belirli milletlere sınırlı zamanlar için gönderilmişti. İslâm Dini ise bütün milletlere gönderilen ve kıyamete kadar değişmeden devam edecek olan Din’ Dininin Kaynaklarıİslam dininin ilk, en önemli ve birinci kaynağı “Kur’an-ı Kerim”dir. Dini bir konu öncelikle Kur’an-ı Kerim’de kaynağımız, Peygamberimizin sünnetini oluşturan sözleri ve davranışlarıdır. Kur’an-ı Kerim’den sonra ikinci önemli dini kaynağımız “sünnet” dini kaynağımız Peygamberimizden sonra herhangi bir çağda yaşayan İslam bilginlerinin kendi zamanlarında dini bir konuda görüş birliğine varmış olmalarıdır. Buna “İcma” kaynağımız “Kıyas”tır. Kıyas, belirttiğimiz üç kaynakta hüküm bulunmayan bir dini hükmü başka bir dini hükme benzeterek, benzetme yolu ile sonuca halde; dinimizin dört ana kaynağı vardır KUR’AN, SÜNNET, İCMA ve KIYAS. Bunlardan birine dayanmayan dini görüşlere değer verilmez, güvenilmez ve bu tür dini görüşlere göre hareket edilmez. Ayrıntılar Kategori Sure ve Duaların Okunuş ve Anlamları Son Güncelleme 01 Aralık 2019 Gösterim 2508 Videoyu Aç Videoyu İndir Ortaokul, ilkokul ve imam hatip ortaokullarındaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve Kur'an-ı Kerim dersleri ezberlenmesi gereken dualar için öğretmen ve öğrencilerin faydalanabileceği bu video Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır. Allahüme Barik Duası'nın okunuşunu ve anlamını içeren bu videoyu internet bağlantısı meb hattı olan okullarda bile sınıf ortamında projeksiyon veya akıllı tahtalarda problemsiz bir şekilde kullanmak mümkündür. Öğrencilerin doğru teleffuzla sureyi ezberlemelerini sağlamak veya öğrenme yanlışlarını tespit ederek, doğru okunuşu göstererek onlara hatalarını düzeltme fırsatı sağlamak için kullanılabilecek güzel bir videodur. Duanın sesli okunuşu esnasında ekrandan okunulan ifadeyi takip eden işaretin yer alması öğrencilerin görerek öğrenmeleri asına iyi bir fırsat sunduğu da söylenebilir. Ayrıca arzu eden öğretmen ve öğrenciler videonun altında yer alan İndir butonunu kullanılarak bilgisayar veya tablet telefon gibi mobil cihazlara indirebilirler. Bu materyal ile ilgili, kullanma konusunda herhangi bir sorun yaşıyorsanız veya görüş ve öneri ve tavsiyelerinizi iletmek istiyorsanız iletişim bölümünden bize ulaşabilirsiniz. GAE-İç Sayfalar Beceri Temelli LGS Din Kültürü Soru Bankası Yeni eklenen materyallerden zamanında haberdar olmak için Telegram Kanalımıza katılabilirsiniz. Kanala Katıl Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanında öğretmen ve öğrencilere herhangi bir menfaat amacı taşımadan materyal sunmayı amaçlayan bir platformdur. Sitemizde yer alan bütün dosyalar öğretmen ve öğrencilerin kullanımı için özel olarak hazırlanıp sunulmaktadır. Hiçbir dökümanın doğrudan veya dolaylı olarak ticari bir maksatla herhangi bir web platform üzerine yükleyip sağına soluna reklam doldurmak da dahil kullanılması yasaktır. Ayrıntılı bilgi ve iletişim için tıklayınız. Cevap DİN, AHLAK , DUA NEDİR?DİN Din, insanın tesadüfi olarak değil de Allah tarafından belli bir amaç doğrultusunda yaratıldığına inanmaktır. Din,Yüce Allah tarafından konulmuş kanunların bütününe verilen isimdir. Din tüm insanlara, yaratılış amaçlarını ve dünyaya geliş nedenlerini bildirmektedir. Sözlük anlamı ile din; insanların doğaüstü güçlere, kutsal saydıkları türlü varlıklara, tanrılara ya da Tanrı’ya inanma, tapınma biçiminde katıldıkları gizemsel olgu demektir. AHLAK Bir kişinin iyi ya da kötü özelliklere sahip olmasına neden olan manevi değerlerin ve davranışların bütününe ahlak adı yalan söylememek, insanlara karşı kibar davranmak, merhametli olmak, hak yememek, ahlaklı bir ihanet etmek, yalan söylemek, insanlara kaba davranmak, kibirli davranmak ve övünmek ise ahlaksız bir davranıştır. Ahlak, kelimenin en dar anlamıyla, neyin doğru veya yanlış sayıldığı sayılması gerektiği ile Türk dil kurumu sözlüğünde, bireylerin toplumda uyması gereken yazılı olmayan kurallar olarak tanımlanmıştır. DUA İnsanın bütün benliğiyle yüce yaratana yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması anlamına gelen dinî terim ve bu amaçla icra edilen bir ibadet şeklidir. İnsanın, Allah’a tüm kalbi ile yönelmesi ve Allah’tan yardım istemesi istek ve dileklerini uygun bir üslupla Allah’tan istemesine dua adı verilir.

din ahlak ve duanın anlamı