Kitap Özeti. Kürk Mantolu Madonna, Türk Edebiyatı’nın öncü yazarlarından biri olan Sabahattin Ali’nin başyapıtlarından biridir. Yazar kitapta Raif Efendi’nin içsel yolculuğunu aşk ile sarıp sarmalayarak okuyucuya sunmuştur. Okunduğunda uzun süreli izler bırakan, mutlaka okunması gereken bir kitap ve aynı zamanda
Sonzamanlarda herkesin elinde olan Kürk Mantolu Madonna kitabının özetini size animasyon halinde sunuyorum. Umarım beğenirsiniz. Yeni videolar için abone ol
Buradakieğitimini İstanbul Erkek okulunda tamamladı. Sabahattin Ali’nin ilk şiirleri 1926 yılında Balıkesir’de Çağlayan Dergisin’de yayınlandı. 1927’de Yozgat’ta 1 yıl öğretmenlik yapmasının ardından Almanya’ya gitti. 2 yıl sonra Türkiye’ye döndü. Ülkeye döndüğünde Aydın, Konya ve Ankara
Ali, kısa süre sonra Ankara’ya giderek, 1930’da Gazi Enstitüsü’nde açılan yabancı dil sınavlarına katıldı ve Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Burada komünizm söylemlerinde bulunduğu gerekçesiyle soruşturma geçiren yazar, hakkında detaylı bir tahkikat yapılması için tutuklandı.
Kürk Mantolu Madonna, Türk Edebiyatı'nın öncü yazarlarından biri olan Sabahattin Ali'nin başyapıtlarından biridir. Yazar kitapta Raif Efendi'nin içsel yolculuğunu aşk ile sarıp sarmalayarak okuyucuya sunmuştur.
Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali. S*ktir Et John C. Parkin. Mesnevi Terapi Nevzat Tarhan. Şahane Hatalar – Bira ve Kadın Shawn Harris. Buz Gibi Soğuk Tess Gerritsen. İki Sevda Arasında Şenay Düdek. Hiç Kimse Sıradan Değildir Markus Zusak. Türk Ordusuna Balyoz Ergin Saygun. Struma Halit Kakınç
GKfJLdx. Sebahattin Ali’nin yazdığı ve 1943 yılında İstanbul’da Remzi Kitabevi tarafından yayımlanmış bir eser olan Kürk Mantolu Madonna kitabının ilk baskısı 177 sayfadır. Daha sonra günümüze kadar pek çok yayınevi tarafından pek çok kez basılmış olan bu eser bu yüzden de piyasada farklı sayfa sayıları ile karşımıza çıkabilmektedir. Kürk Mantolu Madonna Raif Efendi ile Maria Puder arasında yaşanmış bir aşk romanıdır. KİTABIN ÖZET Genç bir kişi olan Rasim’in işinden ayrılmasının ardından yeni bir iş arayışına başlaması ile macera başlar. Rasim iş ararken rastladığı eski arkadaşı Hamdi onun kurtuluşu olur ve Hamdi’den yardım ister. Bu isteğe karşılık olarak Hamdi kendinin müdür olduğu işyerinde ona bir iş verir. Rasim yeni işine başladığında kendisinin bir odada oldukça yaşlı, mutsuz ve içine kapalı Raif Efendi ile çalışacaktır. Oldukça yaşlı olan Raif Efendi sessiz, sakin bir adamdır. Hemen hemen hiç konuşmayan, verilen işleri titizlikle yapan Raif efendi, boş vakitlerinde de çekmecesinden çıkardığı kitapları ile ve kara bir defter ile meşgul olan birisidir. Günler akıp giderken Rasim’in dikkatini Raif Efendi’nin içine kapanık, melankolik hali çeker. Günlerden bir gün Raif Efendi’nin hastalanıp işe gelmediğini ve yapılacak bir çevirinin ona ulaştırılması gerektiğini öğrenen Rasim, Raif Efendi’nin evinin yolunu tutar. Raif Efendi çalıştığı şirketin Almanca çeviri işlerini yapan kişidir ve Rasim’in getirdiği çeviri işini acilen yapması gerekmektedir. Rasim’in Raif Efendi’nin evinde karşılaştığı manzara ile onun neden böyle içine kapanık ve melankolik bir halde olduğunu anlar. Aslında; Raif Efendi; kendisini sevmeyen bir kadın ile mutsuz bir evliliğe hapsolmuştur. Herkes onun üç kuruşluk maaşıyla geçinmekte, buna karşılık Raif Efendi bu kalabalık evde hak ettiği saygıyı da görmemekte, hayatının her alanında başkalarının yönlendirmesiyle hareket etmekte, kendi isteklerini ise kesinlikle dile getirememektedir. Raif Efendi çok hastadır ve yatağa düşmüştür. Rasim onun işe de gidemediği zor zamanlarında iş ile Raif Efendi arasında bir köprü olmuştur. Bu gidiş gelişler esnasında Raif Efendinin yanında yer alarak Ona adeta eşi ve çocuklarından daha yakın biri haline gelmiştir. Raif Efendi; ölümünün yaklaştığını anladığında, genç iş arkadaşından ofisteki çekmecesinden eşyalarını getirmesini ve kara kaplı defterini bulup yakmasını ister. Rasim defteri yakacağına söz verir ama okumadan yakmaz. Rasim defteri alır ve yakmadan önce okumaya başlar ve o içine kapalı ve melankoli olan Raif Efendi’nin başına gelenleri öğrenmeye başlar. Raif Efendi, genç yaşında da içine kapanık ve oldukça yalnızdır. Hayatta yapmaktan hoşlandığı tek şey kitap okumaktır. Babası bir sabun fabrikasının sahibidir ve onu işletmektedir. Gelecekte de işlerin başına Raif’in geçmesini ve onun sabunculuğu öğrenmesini ister. Bunun için Raif Efendi’yi Almanya’ya gönderir. Raif Efendi, Almanya’ya vardığında bir sabun fabrikasında işe başlar. Zamanla fabrikaya gidişi azalır çünkü bu işler onun pek de ilgisini çekmemektedir. Raif Efendi; sürekli sabun fabrikasına gitmek yerine yaşadığı şehrin sanat dünyasını ve güzelliklerini keşfetmeyi tercih eder. Artık her sabah kaldığı yerden çıkarak her gün parkları, sergileri ve Almanya’nın çeşitli yerlerini sabahtan akşama kadar gezer. Bir gün bir sergide Kürk Mantolu Madonna tablosu ile taşınır. Tabloya adeta vurulan Raif, o gün ve devamında serginin açılışından kapanışına kadar aynı galeriye gelir ve o tabloyu seyreder. Kürk Mantolu Madonna onu çok etkilemiştir. Yine Kürk Mantolu Madonna’yı seyre daldığı günlerden birinde, bir kadın yanaşır ve tablodaki kadını birine benzetip benzetmediğini sorar. Raif Efendi utangaç olduğu için kadının yüzüne bakamadan tablodaki kadının annesine benzettiğini söyler. Raif Efendi, daha sonra o gün sergide konuştuğu kürk mantolu kadına sokakta rastlar. Ertesi gün, kadını tekrar görebilme umuduyla aynı yerde onu beklemeye başlar ve tekrar karşılaşırlar. Kadını takip etmeye başlayan Rauf Efendi onu Atlantis adlı bir gece kulübüne kadar takip eder. Kadının ardından gece kulübe girdiğinde, Kadının burada keman çalıp şarkı söylediğini görür. Şarkısı bitince kadın Raif Efendi’nin masasına oturur ve kendinin burada çalıştığını ve adının Maria Puder olduğunu söyler ve böylece tanışırlar. Raif Efendi; aslında galeride gördüğü Kürk Mantolu Madonna resminin Maria Puder’in oto portresi olduğunu anlar. O günden sonra Maria Puder ve Raif Efendi arasında samimi bir arkadaşlık başlar. Maria Puder’in her fırsatta ondan herhangi bir beklentisi olmaması gerektiğini, hiçbir erkeğe bağlanıp âşık olamadığını belirtir ama Raif Efendi’nin elinden bir şey gelmez ve Maria Puder’e âşık olur. Her gün buluşup botanik parkları, sergileri, bahçeleri gezerler. Sonunda Maria Puder de Raif Efendi’ye âşık olduğunu itiraf eder. Fakat her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi onların mutluluklarının da sonu gelir. Bir gün Raif Efendiye, babasının öldüğü, gelip fabrikanın başına geçmesi gerektiği yönünde bir telgraf gelir. Raif Efendi, işlerini düzene soktuğunda Maria Puder’i de yanına aldırmak üzere ondan ayrılır ve Türkiye’ye döner. Bir süre mektuplaşırlar fakat birdenbire Maria’dan gelen mektuplar kesilir. Raif Efendi, senelerce ondan habersiz yaşar ve eski içine kapanık haline geri döner. Maria’nın mektupların kesilmesinden yaklaşık on yıl sonra sokakta iki kişiyle karşılaşır. Bunlardan biri Berlin’deki pansiyonun sahibi Frau van Tiedemann’dır. Raif Efendi o adamdan kendisinden sonra; Maria’nın hamile olduğunu, bunu kendisine söylemediğini ve çocuğunu doğururken doğum sırasında öldüğünü öğrenir. Hatta o adamın yanındaki çocuk da Maria’nın ve Raif Efendi’nin çocuğudur. Ancak Frau von Tiedemann kızı da alır ve trene binerek Bağdat’a doğru hareket eder. Raif, bu kız çocuğunun kendi kızı olduğunu anlasa da hiçbir şey yapmaz ve trenin arkasından kızının gidişini izler. Rasim; Sabah oluyordu. Verdiğim sözü yerine getirmek için defteri cebime koyarak, hastanın evine gittim. Kapı açıldığı zaman karşılaştığım telaş, içeriden gelen ağlamalar, bana her şeyi anlattı. Bir an kararsızca durup bekledim. Raif efendiyi son bir defa görmeden gitmek istemiyordum. Fakat buna tahammül edemeyeceğimi, bütün bir gece, hayatının en canlı taraflarını seyrettiğim, hatta birlikte yaşadığım bu insanın birdenbire manasız bir yığın haline geldiğini göremeyeceğimi hissettim, yavaşça sokağa çıktım. Raif efendinin ölümü bana o kadar tesir etmemişti. İçimde onu kaybetmiş gibi değil, asıl şimdi bulmuş gibi bir his vardı. Dün akşam bana “Seninle şöyle bir oturup konuşamadık!” demişti. Ben artık böyle düşünmüyordum. Dün akşam onunla uzun uzun konuşmuştum. O bu dünyadan ayrılırken, benim hayatıma, başka hiçbir insana nasip olmayacak kadar canlı bir şekilde giriyordu. Bundan sonra onu daima yanımda bulacaktım. Şirkette Raif efendinin boş masasına oturdum ve siyah kaplı defterini önüme koyarak bir kere daha okumaya başladım. İkinciteşrin KASIM AYI 1940 – Şubat 1941 SON Sabahattin Ali 25 Şubat 1907’de Eğridere’de Bulgaristan’da doğdu. 2 Nisan 1948, Kırklareli’de vefat etti. Edebi kişiliğini toplumcu gerçekçi bir düzleme oturtarak yaşamındaki deneyimlerini okuyucusuna yansıttı ve kendisinden sonraki cumhuriyet dönemi Türk edebiyatını etkileyen bir figür hâline geldi. Daha çok öykü türünde eserler verse de romanlarıyla ön plana çıktı; romanlarında uzun tasvirlerle ele aldığı sevgi ve aşk temasını, zaman zaman siyasi tartışmalarına gönderme yapan anlatılarla zaman zaman da toplumsal aksaklıklara yönelttiği eleştirilerle destekledi. Kuyucaklı Yusuf 1937, İçimizdeki Şeytan 1940 ve Kürk Mantolu Madonna 1943 romanları ve bir çok şiiri olan yazar türk edebiyatına önemli katkılar sağlamıştır.
Sabahattin Ali-Kürk Mantolu Madonna ÖZET Birbirinden tamamen farklı iki dünyada yaşayan iki ayrı insanın hikayesidir bu. Yaşadıkları yerde insanlardan uzaklaşmış tekdüze bir hayat sürerler. İşsiz olan ve işsizliğin vermiş olduğu sıkıntılar ile yaşayan Rasim, şans eseri eski arkadaşı Hamdi Bey ile tanışır. Hamdi Bey bir iş yerinde yöneticilik yapmaktadır. Rasim’i işe alır. Rasim ile aynı odada çalışan Raif Efendi gizem dolu bir insandır. Kimseyle konuşmaz ve hiç bir şeye tepki vermez. Rasim zaman zaman Raif Efendi’ye sinir olur ve onun içine kapalı, duygusuz biri olduğuna kanaat getirir. Raif Efendi iş yerinde çevirmenlik yapmaktadır. İşlerin geciktiği bir gün Hamdi Bey Raif Efendi’ye kızmıştır. Duruma tepkisiz kalan Raif Efendi, Hamdi Bey’in bir tane resmini yapar. Resmi gören Rasim onun çok yetenekli olduğunu düşünür ve hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya karar verir. Raif Efendi bir gün hastalanır ve işe gelmez. Bunun üzerine Rasim işleri evine götürür. Bu sayede Raif Efendi’nin ailesiyle de tanışır. Evde de Raif Efendi sessiz, içine kapalı bir karakter sergiler. Rasim bu içine kapanıklığın ardında yatan nedeni merak eder. Bir zaman sonra Raif Efendi ciddi bir hastalık geçirir ve iyice düşmüştür. Rasim, bu zaman zarfında Raif Efendi ile daha çok zaman geçirmeye başlar. Bir gün Raif Efendi Rasim’den iş yerindeki bir kitabı getirmesini ve yakmasını ister fakat Rasim onu ikna eder ve kitabı okumaya başlar. Kitapta Raif Efendi’nin çizimleri ve hayat hikayesi mevcuttur. Raif Efendi içe kapanık bir çocukluk geçirmiş, küçük yaşta babası tarafından Avrupa’ya gönderilmiştir. Avrupa da sabunculuk öğrenmek için gittiği iş yerinden arta kalan zamanlarda yine resim yapar ve resim sergilerini gezer. Sergilerden birinde kürk mantolu Madonna isimli bir tablo dikkatini çeker ve sık sık bu tabloyu görmeye gelir. Tablonun sahibi ile tanışır. Tablonun sahibi Maria Puder’e aşık olur. Birlikte zaman geçirirler. Maria Puder bir yılbaşı akşamı Raif Efendi’ye yaşadıklarının aşk olmadığını söyler. Belli bir süre ayrı kalırlar görüşmezler. Maria hastalanır ve bakımını Raif Efendi üstlenir. Bu ilgisi karşısında Maria Raif Efendi’ye tekrar yakınlaşır. Memleketten gelen bir telgrafta Raif Efendi’nin babasının öldüğü yazılıdır. Raif Efendi memlekete döner ve işleri düzene koyunca Maria’yı yanına getirmeyi düşünür. Mektuplaşırlar fakat bir süre sonra mektuplarına cevap alamaz olur. Raif Efendi çok üzgündür ve bir kadınla evlenir. Aşık değildir. Çocukları olur. Raif Efendi kendini çok kötü hisseder. Dünyaya küsmüştür. Aldatılmış ve aşka, sevgiye artık inanmamaktadır. Yıllar geçip gider. Bir gün Raif Efendi Avrupa da kaldığı bir pansiyonda tanıştığı kadınla karşılaşır. Kadın Maria’nın akrabasıdır. Kadının yanında da bir kız çocuğu vardır. Raif Efendi kadından Maria hakkındaki gerçekleri öğrenir. Maria hastalığı sırasında hamile olduğunu öğrenir ve riskli olduğu halde doğum yapar. Doğum esnasında Maria ölür. Kadının yanına duran kız Raif Efendi’nin kızıdır. Raif Efendi yaşadıklarını deftere yazar. Rasim defteri bitirip geri teslim edeceği sırada Raif Efendi’nin öldüğünü öğrenir.
Kürk Mantolu Madonna Roman Özeti Rasim 25 yaşlarındayken çalıştığı işinden kovulur. Birçok yerde iş bakar, ama bulamaz. Ona iş bulması için arkadaşı Hamdi’den rica eder. Çünkü tek çare o’dur. Hamdi de, onu kendi bürosunda işe alır. Maaşı azdır, ama Rasim buna mecbur olduğu için boyun eğer. İşinin ilk gününde ona tahsis edilen odada Raif adlı bir beyin olduğunu öğrenir. Herkes Raif Bey için “sessiz, hiç konuşmaz, yıllardır buradayım ama onun hiç konuştuğunu görmedim, yaptığı Almanca çeviriler de son derece kötü” gibi yorumlar yapar. Bu Rasim’in kafasını karıştırır ama kulak asmaz. Raif Bey’le tanışırlar. Ama dendiği gibi kendisi iş dışında hiç konuşmaz. Ama Rasim’de, Raif Bey’e karşı bir sempati oluşmuştur. Çizgili suratında birçok yaşanmışlığın olduğunu düşünür. Arkadaşı Hamdi, Raif Bey’e sürekli çeviriler vermekte, Raif Bey’de kısa sürede tamamlamaktadır. Genelde herkes, Raif Bey’i azarlar, bağırıp çağırırlar ama Raif Bey hep sessiz kalır. Yüzünde hiçbir durumda sevinç, üzüntü veya şaşkınlık oluşmaz. Bu durum karşısında zamanla Rasim’de onun çekilmez biri olduğunu düşünmeye başlar. Rasim, Raif Bey’in sürekli çekmeceden çıkarıp gizlice okuduğu bir defter olduğunu görür ve bunu ona sorar. Raif Bey “önemsiz” diyerek onu geçiştirir. Bir gün Raif Bey’in bir çeviri yapması gerekir ama hastalığından dolayı iş yerinde olmadığı için işleri evine Rasim götürür. O zaman, ailesini de tanımış olur ve Raif Bey’in cidden zor bir hayatı olduğuna kanaat kalabalık bir ailesi vardır ve çok baskıcılardır. Rasim, bunu kapıdan girer girmez anlar. Raif Bey’in üzerinde bir hakimiyet kurmuş gibilerdir. Her işlerini ona yaptırırlar. Ama zavallı Raif Bey’in hiç sesi çıkmaz. O günden sonra Raif Bey ve Rasim, çok iyi anlaşırlar. Beraber alışveriş yaparlar, sohbet ederler, birbirlerine misafir olurlar. Son zamanlarda Raif Bey’in hastalıkları iyice sıklaşmış durumdadır. “Sürekli evden çıkıp gidiyor, hiç kendine dikkat etmiyor, çok ince giyiniyor” diye yakınır kızı. Son hastalığı çok ağırdır Raif Bey’in. Ölüm derecesine gelmiştir. Rasim’i çağırıp o defteri getirmesini ve yakmasını söyler. Ama Rasim merakına yenilip okumaya başlar…O yıllarda Raif Bey gençliğinde de çok sessiz, arkadaşı olmayan, insanlarla konuşamayan, mülayim bir gençtir. Ama içinde fırtınalar kopmaktadır. “Avrupa’yı merak ediyorum” der defterin her sayfasında. Bir gün eline Avrupa’ya gitme fırsatı geçmiştir. Babası sabuncudur ve Raif’e “Almanya’da işçiler aranıyormuş, oraya git bir sabun fabrikasına gir” der. Raif Bey’de dediğini yapar. Bir pansiyon kiralar ve hayatına burada devam etmeye başlar. Babasının dediği gibi bir sabun fabrikasına girer. İşi rahattır. Sonra bir gün caddede gezerken, bir resim sergisi olduğunu görür. Gayri-ihtiyari içeri girer. Resimleri incelerken çok sıradan olduklarını düşünür. Ta ki, Maria Puder’in bkz1476 resmine kadar…Bu resim Raif Bey’de çok büyük etki uyandırır. Adeta aşık olur. Kitap okurken, yemek yerken, işteyken… Hep o resmi düşünür Resim, Maria Puder tarafından çizilmiş bir otoportredir. Raif Bey, her gün o sergiye gitmekte, sergi kapanana kadar o resmi incelemektedir. O kadar sık gider ki, artık oradaki çalışanlar, Raif Bey’e aşina olmuşlardır. Bir gün Raif Bey, gene dikkatle o resmi izlerken, bir kadın ona sokulup fikrini sorar ama Raif Bey ilgilenmez. Halbuki o kadın, Kürk Mantolu Madonna’nın ta kendisidir. Maria Puder, feminist ve erkeksi bir kadındır. Çok uçarıdır ve canı ne isterse onu gece Raif Bey yolda yürürken, bir kadın görür. Kürk Mantolu Madonna’sına benzetir ve peşinden gider ama yakalayamaz. Sonraki gece, aynı yerden geçer hissiyle orada beklemeye başlar ve cidden geçer de. Bu sefer takip eder ve bir gece kulübü olan Atlantis’e girdiğini görür. Peşinden o da girer. Atlantis’te keman çalan, şarkı söyleyen bir kadın olduğunu görür Maria’nın. Gösteri bitince Maria, Raif’in masasına oturur. Ve arkadaşlıkları burada başlar. Beraber birçok şey yaparlar. Yemek yemeye, sinemaya, ormana, botanik bahçelere giderler. Birlikte olurlar. Çok güzel günler geçirirler birlikte. Maria her seferinde Raif’e umutlanmaması gerektiğini, kimseye güvenemediği için sevemediğini söyler. Ama Raif onu kendine aşık edeceğine hep inanmıştır. Ve Maria’da Raif’in bu naif kişiliği karşısında daha fazla dayanamaz ve kendini Raif’in kollarına bırakır. Birbirlerine sırılsıklam aşıktırlar. Sonra bir gün Raif’e; “Baban öldü, çabuk gel” diye bir telgraf gelir. Bunun üzerine Raif, babasının yanına, Türkiye’ye döner. Maria’yla planlar yapmışlardır. Türkiye’deki işleri yoluna koyup, işleri devralıp gelecektir. Ancak işleri biraz uzar. Maria’yla mektuplaşmaları devam etmektedir. Ancak, Maria’nın mektupları birden kesilir. Aylarca cevap alamayan Raif, merak edip Almanya’ya gider. Komşusu Maria’nın amansız bir hastalığa yakalanıp öldüğünü söyler. Bunu duyan Raif’in hayatı kararmıştır. O günden sonra hayatı hiçbir zaman yoluna girmemiş, başkaları tarafından yönetilmiş bir hayatı olmuştur. Yıllar sonra, Ankara’da Maria’nın kuzeniyle karşılaşır. Yanında bir de kız çocuğu vardır. Maria’nın kuzeni, bu çocuğun Maria’nın olduğunu ve babasının bir Türk olduğunu ama kim olduğunu bilmediklerini söyler. Sonra trenin zili çalar ve küçük kız trene binip defteri geri vermek için Raif Bey’in evine gider, ancak Raif Bey çoktan ölmüştür. İşyerine, Raif Bey’in masasına gider, defteri açar ve tekrardan okumaya başlar… Eserdeki Kişiler ve Özellikleri Raif Efendi Asıl kahramandır. Raif Efendi romanın genelinde kendi halinde, sessiz, sakin, ahlaklı ve sıkıntılı olduğu zamanlarda başkalarına belli etmeyen birisidir. Ancak bu sessizliğinin ardında bir kadına duyduğu sevda gizlidir. Rasim Raif Efendi'nin iş arkadaşı. Raif Efendi'nin gizemini çözmemizi sağlayan karakter. Maria Puder Yaşamın kıyısında kendi kendine debelenirken; aşkıyla içindeki tüm gizli güçleri sere serpe yaşamak isteyen; güçlü bir bir tabirle "Kürk Mantolu Madonna"'dır. Kürk Mantolu Madonna'da çerçeve olayın geçtiği mekan Ankara, asıl olayın mekanı ise Berlin'dir. Eserin Ana Fikri Sabahattin Ali’nin sözü her şeyi açıklıyor ”Dünya’nın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!... Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?” Kürk Mantolu Madonna kitabı En romantik kitaplar listesinde yer almaktadır.
Kitabın Adı Kürk Mantolu Madonna Kitabın Yazarı Sabahattin Ali Kitabın Özeti Rasim 25 yaşlarındayken çalıştığı işinden kovulur. Birçok yerde iş bakar, ama bulamaz. Ona iş bulması için arkadaşı Hamdi’den rica eder. Çünkü tek çare o’dur. Hamdi de, onu kendi bürosunda işe alır. Maaşı azdır, ama Rasim buna mecbur olduğu için boyun eğer. İşinin ilk gününde ona tahsis edilen odada Raif adlı bir beyin olduğunu öğrenir. Herkes Raif Bey için “sessiz, hiç konuşmaz, yıllardır buradayım ama onun hiç konuştuğunu görmedim, yaptığı Almanca çeviriler de son derece kötü” gibi yorumlar yapar. Bu Rasim’in kafasını karıştırır ama kulak asmaz. Raif Bey’le tanışırlar. Ama dendiği gibi kendisi iş dışında hiç konuşmaz. Ama Rasim’de, Raif Bey’e karşı bir sempati oluşmuştur. Çizgili suratında birçok yaşanmışlığın olduğunu düşünür. Arkadaşı Hamdi, Raif Bey’e sürekli çeviriler vermekte, Raif Bey’de kısa sürede tamamlamaktadır. Genelde herkes, Raif Bey’i azarlar, bağırıp çağırırlar ama Raif Bey hep sessiz kalır. Yüzünde hiçbir durumda sevinç, üzüntü veya şaşkınlık oluşmaz. Bu durum karşısında zamanla Rasim’de onun çekilmez biri olduğunu düşünmeye başlar. Rasim, Raif Bey’in sürekli çekmeceden çıkarıp gizlice okuduğu bir defter olduğunu görür ve bunu ona sorar. Raif Bey “önemsiz” diyerek onu geçiştirir. Bir gün Raif Bey’in bir çeviri yapması gerekir ama hastalığından dolayı iş yerinde olmadığı için işleri evine Rasim götürür. O zaman, ailesini de tanımış olur ve Raif Bey’in cidden zor bir hayatı olduğuna kanaat getirir. Bayağı kalabalık bir ailesi vardır ve çok baskıcılardır. Rasim, bunu kapıdan girer girmez anlar. Raif Bey’in üzerinde bir hakimiyet kurmuş gibilerdir. Her işlerini ona yaptırırlar. Ama zavallı Raif Bey’in hiç sesi çıkmaz. O günden sonra Raif Bey ve Rasim, çok iyi anlaşırlar. Beraber alışveriş yaparlar, sohbet ederler, birbirlerine misafir olurlar. Son zamanlarda Raif Bey’in hastalıkları iyice sıklaşmış durumdadır. “Sürekli evden çıkıp gidiyor, hiç kendine dikkat etmiyor, çok ince giyiniyor” diye yakınır kızı. Son hastalığı çok ağırdır Raif Bey’in. Ölüm derecesine gelmiştir. Rasim’i çağırıp o defteri getirmesini ve yakmasını söyler. Ama Rasim merakına yenilip okumaya başlar… O yıllarda Raif Bey gençliğinde de çok sessiz, arkadaşı olmayan, insanlarla konuşamayan, mülayim bir gençtir. Ama içinde fırtınalar kopmaktadır. “Avrupa’yı merak ediyorum” der defterin her sayfasında. Bir gün eline Avrupa’ya gitme fırsatı geçmiştir. Babası sabuncudur ve Raif’e “Almanya’da işçiler aranıyormuş, oraya git bir sabun fabrikasına gir” der. Raif Bey’de dediğini yapar. Bir pansiyon kiralar ve hayatına burada devam etmeye başlar. Babasının dediği gibi bir sabun fabrikasına girer. İşi rahattır. Sonra bir gün caddede gezerken, bir resim sergisi olduğunu görür. Gayri-ihtiyari içeri girer. Resimleri incelerken çok sıradan olduklarını düşünür. Ta ki, Maria Puder’in Kürk Mantolu Madonna resmine kadar… Bu resim Raif Bey’de çok büyük etki uyandırır. Adeta aşık olur. Kitap okurken, yemek yerken, işteyken… Hep o resmi düşünür Resim, Maria Puder tarafından çizilmiş bir otoportredir. Raif Bey, her gün o sergiye gitmekte, sergi kapanana kadar o resmi incelemektedir. O kadar sık gider ki, artık oradaki çalışanlar, Raif Bey’e aşina olmuşlardır. Bir gün Raif Bey, gene dikkatle o resmi izlerken, bir kadın ona sokulup fikrini sorar ama Raif Bey ilgilenmez. Halbuki o kadın, Kürk Mantolu Madonna’nın ta kendisidir. Maria Puder, feminist ve erkeksi bir kadındır. Çok uçarıdır ve canı ne isterse onu yapar. Bir gece Raif Bey yolda yürürken, bir kadın görür. Kürk Mantolu Madonna’sına benzetir ve peşinden gider ama yakalayamaz. Sonraki gece, aynı yerden geçer hissiyle orada beklemeye başlar ve cidden geçer de. Bu sefer takip eder ve bir gece kulübü olan Atlantis’e girdiğini görür. Peşinden o da girer. Atlantis’te keman çalan, şarkı söyleyen bir kadın olduğunu görür Maria’nın. Gösteri bitince Maria, Raif’in masasına oturur. Ve arkadaşlıkları burada başlar. Beraber birçok şey yaparlar. Yemek yemeye, sinemaya, ormana, botanik bahçelere giderler. Birlikte olurlar. Çok güzel günler geçirirler birlikte. Maria her seferinde Raif’e umutlanmaması gerektiğini, kimseye güvenemediği için sevemediğini söyler. Ama Raif onu kendine aşık edeceğine hep inanmıştır. Ve Maria’da Raif’in bu naif kişiliği karşısında daha fazla dayanamaz ve kendini Raif’in kollarına bırakır. Birbirlerine sırılsıklam aşıktırlar. Sonra bir gün Raif’e; “Baban öldü, çabuk gel” diye bir telgraf gelir. Bunun üzerine Raif, babasının yanına, Türkiye’ye döner. Maria’yla planlar yapmışlardır. Türkiye’deki işleri yoluna koyup, işleri devralıp gelecektir. Ancak işleri biraz uzar. Maria’yla mektuplaşmaları devam etmektedir. Ancak, Maria’nın mektupları birden kesilir. Aylarca cevap alamayan Raif, merak edip Almanya’ya gider. Komşusu Maria’nın amansız bir hastalığa yakalanıp öldüğünü söyler. Bunu duyan Raif’in hayatı kararmıştır. O günden sonra hayatı hiçbir zaman yoluna girmemiş, başkaları tarafından yönetilmiş bir hayatı olmuştur. Yıllar sonra, Ankara’da Maria’nın kuzeniyle karşılaşır. Yanında bir de kız çocuğu vardır. Maria’nın kuzeni, bu çocuğun Maria’nın olduğunu ve babasının bir Türk olduğunu ama kim olduğunu bilmediklerini söyler. Sonra trenin zili çalar ve küçük kız trene binip uzaklaşır. Rasim, defteri geri vermek için Raif Bey’in evine gider, ancak Raif Bey çoktan ölmüştür. İşyerine, Raif Bey’in masasına gider, defteri açar ve tekrardan okumaya başlar… Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali Kitap Sınavı Test Klasik Soruları ve Cavap Anahtarı için tıklayınız... Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili Oleh
Sabahattin Ali'nin 1943'te yayımlanan "Kürk Mantolu Madonna" romanının kısa özeti.. Kürk Mantolu Madonna ne zaman yayımlanmaya başladı? Kürk Mantolu Madonna romanı Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali'nin 1943'te yayımlanmya başlamış romanıdır. Romanın bugüne dek muhtelif yayınevlerinden baskısı yapılmıştır. Kitap günümüzde oldukça popülerdir; çok satanlar listesinde kendine sıklıkla yer bulur. "Kürk Mantolu Madonna" romanının kısa özeti Eserine "Şimdiye kadar tesadüf ettiğim insanlardan bir tanesi benim üzerimde belki en büyük tesiri yapmıştır." cümlesiyle başlayan yazar, önce romanın kahramanı Raif Efendi ile olan dostluğunun tarihçesini anlatır; sonra bir gün onun ölüm döşeğindeyken verdiği siyah kaplı defteri okumaya koyulur. İlk sayfada 20 Haziran 1933 tarihini görür; Raif Efendi, hayatının romanını bu deftere yazmıştır. Raif, dönüşte babasının fabrikasında çalışmak üzere sabunculuk öğrenimi için gittiği Berlin’de bir sergide Kürk Mantolu Madonna tablosunda kendi portresini yapmış ressam Maria Puder’i sever. Babasının ölümü üzerine de yurduna döner. Sonradan getirteceğini söylediği sevgilisiyle, engeller yüzünden haberleşmeleri kesilir ve Raif olayların akışına bırakır kendini. Aradan on sene geçmiş, zamanla hayaller dünyasından gerçeklere dönmüş, Maria’yı unutarak Türkiye’de evlenmiştir. Günün birinde Ankara’da karşılaştığı ve Berlin yıllannda pansiyon komşusu olmuş bir Alman kadından, Berlin’den ayrılmasından kısa bir zaman sonra Maria’nın ölmüş olduğunu öğrenir. Maria, Raif ten olma kızını doğurmuş; bir hafta sonra da ölmüştür. Ankara garında kalkmak üzere olan trende, vagon penceresinde uzak akrabası bu Alman kadını bekleyen sekiz dokuz yaşlarındaki babasından habersiz kız, Raif'in kendi kızıdır. Tren hareket eder, Raif düşünceler içinde donuk, garda kalakalır. Kitabın son sayfaları, o sıralarda otuz beş yaşlarındaki Raif'in duyduğu, karışık suç ve utanç duygularından ve yitmiş gitmiş bir aşka yakılan ağıtlarla oluşur.
kürk mantolu madonna kısa özet