MilletMektepleri'nin 24 Kasım 1928 günü Mustafa Kemal Atatürk'ü 'Başöğretmen' ilan etmesi dolayısıyla, her yılın 24 Kasım günü Öğretmenler Günü ilan edildi. ATATÜRK'ÜN ÖĞRETMENLER İLE İLGİLİ SÖZLERİ * Dünyanın her tarafında İstanbulSözleri, İstanbul İle İlgili Sözler Kısa, İstanbul İle İlgili Şiirler, İstanbul İle İlgili Aşk Sözleri, İstanbul İle İlgili Yazılar. Ermeni Coğrafyacı İnciciyan. Doğu ile Batıyı çok iyi birleştiren insana her alanda özgürlük sunan emsali olmayan bir Kırkkilise Osmanlı idaresinde Rumeli eyaletinde Vize sancağına bağlı bir kaza merkezi idi. Aynı zamanda İstanbul'u Doğu ve Orta Avrupa'ya bağlayan önemli bir konaklama merkezi Tarihzorlanmayı sevmeyen nazlı bir peridir. Fikirleri tercih eder. (Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, S. 135) Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. ATATÜRKSÖZLERİ ile İLKE BAĞLANTILARI. Türk’ün haysiyeti, izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evladır. Binaenaleyh, ya istiklal, ya ölüm!” ilgili yazılar. 300 Madde ile Kpss Tarih Önemli Notlar ve Uyarılar. 11/01/2022. SayfadakiAtatürk sevgisini anlatan anlamlı sözleri facebook, twitter ve whatsapp ile ya da kısa mesaj ile paylaşın. Atatürk’ün büyük eseri, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, sonsuza kadar bağımsız ve özgür yaşayacaktır. Atatürk’e Özlem Sözleri; Atatürk İle İlgili Güzel cD1Eyq. Mustafa Kemal Atatürk’ün yine bilinenlerin aksine Peygamberimiz efendimiz hakkında söylemiş olduğu bazı sözleri burada yayınlamakla birlikte yine ile ilgili bilgileri de diğer yazılarımızda görebilirsiniz. Hz. Muhammed sav “Bütün dünyanın Müslümanları Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler.” Atatürk, Nedim Senbai, Dil, Tarih, Coğrafya Yay., s. 102, 1979 Hz. Muhammed’i överek O’nu kendisine örnek alan Atatürk, Hz. Muhammed’in peygamberliğine kesin olarak iman etmişti. Hz. Muhammed’e duyduğu hayranlığı ve O’nun peygamberliğini heyecanla anlattığı bir sırada yanında bulunan M. Şemseddin Günaltay, Ata’nın o anki halini şöyle anlatmıştır “… Atatürk’ün denizlerden renk alıp renk veren gözleri, masanın üzerinde serili haritaya dikildi ve beni kolumdan tutarak masanın başına çekip parmağını bir noktaya dikti. Bu, kendi elleriyle çizdikleri bir askeri harita idi ve Hz. Muhammed’in büyük Bedir Cengi’ni adım adım gösteriyordu. Hz. Muhammed’e ve O’nun peygamberliğine kadar, büyük askeri dehasına hayran olan eşsiz Sakarya Galibi, Bedir Galibi’ni göklere çıkarırken, “O’nun Hak Peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar” diye heyecanlandı. – Hz. Muhammed’in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların karı değildir, O’nun Peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır. Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, “Büyük bir inkılap yaratan Hazreti Muhammed’e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir.” Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, s. 4 ”O Hz. Peygamber , Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. O’nun izinden bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar O, ölümsüzdür” 1926 Atatürk’ün 1 Kasım 1924’te yaptığı konuşmada, Hazreti Muhammed’in kabilesi tarafından sevilen bir kişi olduğunu ve nasıl peygamber olduğunu anlatmaktadır “Son peygamber olan Muhammed Mustafa, 1394 sene evvel Rumi nisan içinde rebiülevvel ayının on ikinci pazartesi gecesi sabaha doğru tan yeri ağarırken doğdu… Hazreti Muhammed eyyam-ı sabavet çocukluk günleri ve şebabeti gençliği geçirdi. Fakat henüz peygamber olmadı. Yüzü nuranî ışıklı, saygı uyandıran sözü ruhanî, reşit, rüiyette bibedel görünüşte emsalsiz, sözüne sadık ve halim, mürüvvetçe iyilikseverlikte saire faik başkalarına üstün olan Muhammed Mustafa, evvela bu evsaf-ı mahsusa özel nitelik ve mütemayizesiyle sivrilmesiyle… kabilesi içinde Muhammed’ül-Emîn güvenilir Muhammed oldu. Muhammed Mustafa, peygamber olmadan evvel kavminin muhabbetine, hürmetine, itimadına mazhar oldu. Ondan sonra ancak 40 yaşında nübüvvet ve 43 yaşında risalet peygamberlik geldi. Fahr-i alem Efendimiz namütanahî sonsuzca tehlikeler içinde, bipayan tükenmez mihnetler ve meşakkatler karşısında 20 sene çalıştı ve din-i İslamı tesise ait vazife-i peygamberisini ifaya muvaffak olduktan sonra vasıl-ı ala-yı illiyyin cennetin en yüce yerine erişen oldu.” 01/11/1924 Atatürk’ün İslam Düşmanı Bir Şarkiyatçının Hz. Muhammed Hakkında Yazdığı Bir Kitaba Gösterdiği Tepki; “1930 yıllarında, İslam düşmanı bir şarkiyatçının Hz. Muhammed hakkında yazdığı bir kitabı tercüme eden bir yazar, eserini Atatürk’e takdim eder. Atatürk kitabı inceledikten sonra tarihçi Prof. Dr. Şemsettin Günaltay’ı çağırtır ve kitap hakkında fikrini sorar. Günaltay’ın cevabı Ele alınacak bir şey değil, bir facia olur Paşam. Atatürk Günaltay’ın sözünü bitirmesini beklemeden yerinden fırlar ve yanında bulunan Başvekil İsmet Paşa’ya dönerek Bu paçavrayı toplatın ve tercümeyi yapanı da devlet hizmetinde kullanılmamak üzere hükümet kapısından uzaklaştırın , der.” 1930 yılında Hazreti Muhammed’i küçük düşürmeye yönelik ifadeleri içeren bu kitap ve yazar hakkında Atatürk’ün, şu açıklamayı yaptığı kaydediliyor ”Muhammed’i bana, cezbeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu cahil adamlar, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye tutulmuş bir derviş, Uhud Muharebesi’nde en büyük komutanın yapabileceği bir planı nasıl düşünür ve tatbik edebilir? Tarih, gerçekleri değiştiren bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harpte bile askeri dehası kadar siyasî görüşüyle de yükselen bir insanı cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Muhammed, bu harp sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi.” Kaynak Atatürk ve Din Eğitimi Ahmet Gürbaş ”Büyük bir inkılap yaratan Muhammed’e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli etmek gerekti. Peygamber ölür ölmez düşünülecek şey, bir an evvel onu toprağa tevdi etmek değil yapmış olduğu inkılâbı emniyet altına almaktı…” Mustafa Kemal Atatürk ün sevgili peygamberimiz hakkında sözleri ve çalışmaları bu kadar olmamakla birlikte bazı konuları yeni makalelerde sitemizde yayınlanacaktır. Atatürk’ün sav hakkındaki sözleri Atatürk’ün Sanata Verdiği ÖnemMustada Kemal Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra ülkeyi kalkındırmak için her alanda önemli adımlar atmıştır. Bunlardan birisi de sanat. Sanatın bir ülke için ne kadar önemli olduğunu belirtmek için birçok söylemleri olmuştur. Sanatkarın önemini, sanat yapmanın – ki bunların içinde güzel sanatlar, heykeltraşlık sanatlar var – önemini birçok yerde Sanat Hakkındaki SözleriBiz burada sadece birkaçına yer vereceğiz. Aklınızda olan sözler var ise yorum bölümünden bizimle paylaşın lütfen.*** Sanatkar el öpmez, sanatkarın eli öpülür Sponsorlu Bağlantılar *** Dünyada medeni olmak, ilerlemek ve olgunlaşmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykeltraş yetiştirecektir.*** Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz… Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkar olamazsınız.*** Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.*** Bir milletin sanat yeteneği güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür.*** Bir millet yenileşmesinde ölçü musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir. Her işin esas hedefine kısa ve kestirme yoldan varmak arzu edilmekle beraber, yolun kabul edilebilir; mantıki ve özellikle ilmi olması askerî deha filân bilmiyorum. Herhangi bir zorluk önünde kaldığım zaman benim yaptığım iş şudur Vaziyeti iyice tesbit etmek, sonra bu vaziyet karşısında alınacak tedbirin ne olduğuna karar ilerlemeler, insan fikrinin eseridir. Fikri harekete getirmek birinci işimiz olmalıdır. Bir kere millet benliğine hakim olsun ve düşünebilsin, yeter! Başlangıçta hatalı düşünse de, az zaman sonra bu hatayı düzeltebilir. Fikir bir kere faaliyete başladı mı, her şey yavaş yavaş düzene girer ve kapayıp, yalnız yaşadığımızı varsayamayız. Ülkemizi bir çember içine alıp dünya ile ilgilenmeksizin yaşayamayız. Tersine gelişmiş,uygarlaşmış bir ulus olarak uygarlık alanının üzerinde yaşayacağız bu yaşam ancak bilim ve fenle olur. bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve ulusun her bireyinin kafasına koyacağız. Bilim ve fen için bağ ve koşul yoktur. 1922; IHayatta en hakiki mürşit, anlamsız, mantıksız, boş sözlerle dolu olursa, o fikirler hastalıklıdır Aynı şekilde sosyal hayat akıl ve mantıktan uzak, faydasız, zararlı ve birtakım inançlar ve geleneklerle dolu olursa felce uğrar. 1922Bizim akıl, mantık, zeka ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin delilidirler. 1925Atatürk’ün Eğitim İle İlgili Sözleri Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna her fırsattan yararlanarak halka koşmalı, halk ile beraber olmalı ve halk, öğretmenin çocuğa yalnız alfabe okutan bir varlıktan ibaret olmayacağını Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir… Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene Eğitim programımızın, Milli Eğitim siyasetimizin temel taşı, cahilliğin yok edilmesidir. Cahillik yok edilmedikçe, yerimizdeyiz…Milli Eğitim’in gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlâklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre önemli ve verimli vazifelerimiz milli eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekilde en hakiki mürşit eğitimde süratle yüksek bir seviyeye çıkacak olan bir milletin, hayat mücadelesinde maddi ve manevi bütün kudretlerinin artacağı ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır. Ona basit bir kitle denir, millet denemez. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere eğitim ışığının memleketin en derin köşelerine kadar ulaşmasına, yayılmasına özellikle dikkat genç beyinlere; insanlığa hürmeti, millet ve memleket sevgisini, şerefi, bağımsızlığı öğretir. Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için takip edilecek en uygun, en güvenli yolu öğretir. Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer bilgin olmaları lazımdır. Bunu sağlayan büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır. Ona basit bir kitle denir, millet denemez. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere nesil, en büyük Cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden kadar uygulanan eğitim ve öğretim yöntemlerinin milletimizin geri kalmasında en önemli etken olduğu kanısındayım. Onun için bir milli eğitim programından söz ederken, eski devrin boş inançlarından ve yaratılışımızla hiç ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilen bütün etkilerden tamamen uzak, milli karakterimiz ve milli tarihimizle uyumlu bir kültür kastediyorum. Çünkü milli dehamızın gelişmesi ancak böyle bir kültür ile Cumhurbaşkanı olmasam, Eğitim Bakanlığı’nı almak ve fen çalışmalarının merkezi okuldur. Bundan dolayı okul lazımdır. Okul adını hep beraber hürmetle, saygıyla birkaç yıla sığdırdığı askeri, siyasi, idari inkılâplar sizin, sayın öğretmenler, sizin sosyal ve fikri inkılâptaki başarılarınızla pekiştirilecektir. Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller birkaç seneye sığdırdığı askerî, siyasî, idarî inkılâplar çok büyük, çok mühimdir. Bu inkılâplar, sayın öğretmenler, sizin; toplumsal ve fikrî inkılâptaki muvaffakiyetlerinizle desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet,sizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister!Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle ilim, irfan, ekonomi ve bayındırlık alanlarında da yükseltmek, milletimizin her hususta çok verimli olan kabiliyetlerini geliştirmek, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek lazımdır. Bu kutsal amaçlar elde etmek için mücadeleye atılanların arasında öğretmenler en önemli ve en hassas yeri ömür boyu sürecek bir öğrenciliktir. Mustafa Kemal Atatürk, eğitimin bir bütünlük taşıdığını toplumların ve milletlerin kalkınmasının her alanda gerçekleştirilecek eğitimler sonunda yakalanacak bir değişim sürecine bağlı olduğunun bilincindeydi. Bundan dolayı nerede olursa olsun öğrenmekten, sorgulamaktan ve çözüm bulmaktan bir an olsun vazgeçmedi. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra eğitimin, ülkenin en ücra köşelerine kadar ulaşmasını sağlayarak yaygınlaşmasını teşvik etmiştir. Toplumsal yarar sağlamak adına bilimin ışığında daima bir adım önde olabilmek için herkesin kollektif katılımının sağlanması için kendisi bizzat bu konuda çalışmalar yapmıştır. Türk toplumunun yapısına uygun modelleri seçmiş ve başarıyla çocuk yaşlardan itibaren aldığı eğitim ve öğretim ilkeleri sayesinde gelecekteki liderlik becerilerini kazanmış çeşitli alanlarda kendisinin çok yönlü kişiliğinin oluşmasına zemin hazırlayacak kitaplar okuyarak aynı zamanda edindiği deneyim ve yetkinlikleri paylaşmak için çok sayıda eserler yazmış bir eğitim bilimcidir. Farklı çalışma yöntemlerine sahip olan ve savaş sırasında cephede bile okumaktan bir an olsun vazgeçmeyen bir yapıya sahiptir. Uygar toplum olma ölçütünün eğitim derecesiyle doğru orantılı olduğunu belirten Atatürk’ün eğitimle ilgili sözlerini ve eğitime olan bakış açısını ve EğitimAtatürk kötü şartların yaşandığı zamanlardan en iyi ve güçlü olduğu anlara kadar hayallerinden ve kendi doğrularından asla vazgeçmeyen bir askeri dehaydı. Fakat sahip olduğu özellikler sadece askeri alandaki bilgisi ve deneyimleriyle sınırlı değildi. Aynı zamanda eğitimin önemini anlayan ve anlatan eşsiz bir eğitimciydi. Akla ve bilime daima önem veren bir lider olarak “Bir gün benim söylediklerim bilimle ters düşerse bilimi tercih edin” diyen bir adamın fikirlerinden vizyonundan ve duygularından oluşan bir ülke bize emanet daha iyi ve kaliteli bir yaşama kavuşacak refah bir toplum modelini oluştururken yenilikçi atılımları tamamlayıcı inkılapların neler olduğu konusunda isabetli kararlar vermiştir. Gelişmeyi ve kalkınmayı ön planda tutarak modern Türk toplumuna ışık tuttu. Harf devrimi, eğitim ve öğretimin birleştirilmesi gibi topluma yönelik eğitim adımlarıyla toplumu adeta besledi. Atatürk’ün, “Uygarlık sorunu halledilmedikçe hiçbir konunun halledilemeyeceğinin farkında değil misiniz? ” sorusu aslında eğitime ne kadar önem verdiğini vurgulamaya çalıştığı bir noktadır. Yine bu konuyu vurgulamaya ilişkin “ Eğitimdir ki bir milleti ya hür bağımsız şanlı yüce bir toplum olarak yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder” Kemal Atatürk’ün en önemli özelliği, bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle bulunduğu ortam farketmeksizin hiç durmadan çeşitli alanlarda çok sayıda kitap okumasıdır. Hayatının büyük bir bölümünün zorlu savaş koşulları ve imkansızlık ortamının hüküm sürdüğü yerlerde geçtiği göze alındığında bu hiçte kolay bir şey değildir. Sakarya Meydan Muharebesi sırasında yoğun top gürültüsünün olduğu alanda Jean Jacques Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi kitabını okuduğu ve son dönemlerinde gözlerinin okumaktan yaşarmasından dolayı şeritler halinde kesip ara ara gözlerini silmek için kullandığı bez parçalarını yanında tuttuğu rivayet edilir. Resmi kayıtlara göre toplam okuduğu kitap sayısı 3997’dir. Bu sayının sadece resmi kayıtlara dayalı rakam olduğunu vurgulamakta fayda var. Bu kitapların 1741tanesi Çankaya’da 102 tanesi İstanbul Üniversitesinde 2151 tanesi Anıtkabirde 3 tanesi de Samsun Gazi Halk Kütüphanesinde Eğitime Bakış Açısı ve Çalışma MetodolojisiAtatürk’ün eğitime olan bakış açısı bir bilgiyi öğrenmekten daima çok daha fazlası olmuştur. Aynı zamanda eğitimi, bir strateji yaratma ve problem çözme aracı olarak görebilecek entelektüel bir kişiliğe sahiptir. Onun söylemiş olduğu “Gençlere tavsiyem okuyun, birbirinizi insan olarak sevin. Ülkenizi ve Dünyanızı doğru algılayın.” veya “Eğitilmekte olanlar biran önce eğitenlere katılsın” şeklindeki sözleri bize bu bakış açısıyla ilgili fikirler verir. Öğrendiklerini pekiştirmek ve uygulamak için masa başında kendine ait yoğun bir çalışma metodolojisi ve okuma programı vardı. Teoriyi pratiğe dökebilecek bilgileri analiz ederek yeni bir strateji oluşturmayı Kemal Atatürk algılama ve düşünme gücüyle birleştirmek amacıyla okuduğu kitaplarda önemli olduğunu düşündüğü cümlelerin altını çizerdi veya yanında bulundurduğu küçük not defterine ufak notlar alırdı. Kitap üzerinde düşündüğü duruma göre rengi değişen kalemler kullanır ve özel işaretlemeler yapardı. Eğer kitaptaki cümlenin altını çizerken kırmızı kalem kullandıysa cümlede yer alan fikri güçlü bulduğu ve o fikre katıldığını, mavi kalem kullandıysa aynı fikirde olmadığını belirtirdi. Bu kitapların üzerindeki cümlelerin yanına koyduğu işaretlerin ne anlama geldiğini şu şekilde açıklayabiliriz"xx" Önemli."xxx" Çok önemli."müh." Mühim."ç. müh." Çok mühim."D." Dikkat. "?" Aynı fikirde değil veya bilginin doğruluğu konusunda şüpheleri için okumak sürekli bir gereksinim ve çalışma hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır. İngilizce, Fransızca, Almanca ve Arapça dillerine hakim olmakla birlikte bu dillere ait eserleri okumayı severdi. Tarihi kitapları, haritayı kullanarak bununla birlikte okurdu. Savaşlar için ayrıca çeşitli krokiler çizdiği söylenir. Her alanda kitap okumakla birlikte özellikle Ekonomi, Sosyoloji, Tarih, Coğrafya, Dil Bilimi ve Hukuk alanlarına ilişkin konuları daha fazla incelemiştir. Bundan dolayı eğitime yönelik kültürel bir çok çalışmaya ağırlık vermiş ve bu konuya olan ilgisini “Eğer Cumhurbaşkanı olmasaydım Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim” diyerek Eğitimle İlgili KonuşmalarıAtatürk, vizyonuna ilişkin fikirlerin gerçekleşmesinin, milletin eğitim ve kültür alanında ilerlemesine bağlı olduğunun farkındaydı. 1937 yılında bu konuyu Meclisin açılış konuşmasında şöyle ifade ediyor "Büyük davamız, en medeni ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu, yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de temelli bir inkılap yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa bir zamanda başarmak bir fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. Bu teşebbüste başarı, ancak adaletli bir planla ve en rasyonel tarzda çalışmakla mümkün olabilir. Bu sebeple, okuyup yazma bilmeyen tek vatandaş bırakmamak, memleketin büyük kalkınma savaşının ve yeni çatısının istediği teknik elemanları yetiştirmek, memleket davalarının ideolojisini anlayacak, anlatacak, nesilden nesle yaşatacak, fert ve kurumları yaratmak ve buna yönelik ilkeleri en kısa zamanda temin etmek, Kültür Vekaleti'nin üzerine aldığı büyük ve ağır mecburiyetlerdir. İşaret ettiğim ilkeleri Türk gençliğinin dimağında ve Türk milletinin şuurunda daima canlı bir halde tutmak, üniversitelerimize ve yüksek okullarımıza düşen başlıca vazifedir. "Mustafa Kemal Atatürk 27 Ekim 1922 tarihinde Bursa’da öğretmenler ile yaptığı toplantıda, “Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka başarılı olacaksınız. Ben ve sarsılmaz inançla bütün arkadaşlarım, sizi takip edeceğiz ve sizin rastlayacağınız engelleri kıracağız.” sözleriyle medeni bir toplum yapısının bu yöndeki değişiminin eğitime duyulan önemle mümkün olduğunu bize bir insanın hayatına sığdıramayacağı birçok alan ve konu üzerinde durmuş çok yönlü okuma aşığı bir kişiliktir. Hayatında toplumlara ve bireylere rol model olmuş bu askeri deha aynı zamanda verimli bir eğitim ve öğretim yönteminin nasıl oluşacağını öğretmekle kalmayıp halkına bunun önemini yaptıklarıyla daima akılda kalacak şekilde Eğitime Olan İlgisi Hakkında Neler Söylenebilir?Her alanda kitap okumakla birlikte özellikle Ekonomi, Sosyoloji, Tarih, Coğrafya, Dil Bilimi ve Hukuk alanlarına ilişkin konuları daha fazla incelemiştir. Harf inkılabı, Türk Dil ve Tarih Kurumu, Eğitim ve öğretimin birleştirilmesi gibi sayısız yeniliklere öncü olmuştur. Bundan dolayı eğitime yönelik kültürel bir çok çalışmaya ağırlık vermiş ve bu konuya olan ilgisini “Eğer Cumhurbaşkanı olmasaydım Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim” diyerek Eğitime Bakış Açısı ve Çalışma Yöntemi Nasıldır?Atatürk bir bilgiyi öğrenmekten ziyade bir strateji yaratma ve problem çözme aracı olarak görebilecek entelektüel bir kişiliğe sahiptir. Mustafa Kemal Atatürk algılama ve düşünme gücüyle birleştirmek amacıyla okuduğu kitaplarda önemli olduğunu düşündüğü cümlelerin altını çizerdi veya yanında bulundurduğu küçük not defterine ufak notlar alırdı. Kitap üzerinde düşündüğü duruma göre rengi değişen kalemler kullanır ve özel işaretlemeler Okuduğu Kitap Sayısı Nedir?Resmi kayıtlara göre toplam okuduğu kitap sayısı 3997’dir. Bu sayının sadece resmi kayıtlara dayalı rakam olduğunu vurgulamakta fayda var. Bu kitapların 1741tanesi Çankaya’da 102 tanesi İstanbul Üniversitesinde 2151 tanesi Anıtkabirde 3 tanesi de Samsun Gazi Halk Kütüphanesinde bulunmaktadır.

atatürk ün coğrafya ile ilgili sözleri