Tutunamayanlarromanı Oğuz Atay'ın ilk kitabıdır. Oğuz Atay Tutunamayanlar kitabı ile 1970 TRT Roman Ödülü' nü kazanmıştır. Kitapta kullanılan dil, anlatım şekli itibariyle türk edebiyatının yenilikçi eserlerindendir. Kitap belirli bir olayı anlatmaktan ziyade izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar ve ruhsal OĞUZATAY’IN MEKTUBU. 19 Mayıs 1961. Sevgili Avşin, Sana uzun zamandır yazmadım, daha doğrusu artık yazışma alışkanlığımızı kaybettik. Bu önemli haber de olmasaydı belki uzun bir süre daha yazışmayacaktık. Evet sana önemli bir haberim var: evleni­yorum. Bizim bazı davranışlarımız galiba çok benziyor. Tutunamayanlar Oğuz Atay‘ın ilk romanıdır. Eserin ilk yayım yılı 1971’de iki cilt olarak, 1984’te ise tek cilt olarak yayımlanmıştır. Çoğu yazar ve okuyucuya göre Modern Türk Edebiyatı’nın en önemli eserlerinden biridir. Biz de sizler için onun hakkında bilinmeyen 11 özelliği derledik! 1. Babası 11 sene CHP'den milletvekilliği yaptı. Babası Cemil Atay 11 yıl milletvekilliği yapmış ama kendine ait bir eve sahip olamamış bir hukukçudur. Annesi ilkokul öğretmenidir. Kendisinden küçük bir de kız kardeşi vardır. Baris Ozkan 2 Mayıs 2009 13:30. Tutunamayanlar,modern türk edebiyatının en nadide kitabı bana göre. Burjuvazinin modern şehir hayatında yaşayan, ama gözünü kapamayan, görmeye cesareti olan insanlarının hikayesi. Tutunduğunu zannedenlerden ziyade, tutunamayanların, aynaya bakmaya cesareti olanların hikayesi. Ülkemizin en değerli yazarlarından biri olan Oğuz Atay’ın yazıldığı dönemde büyük tartışma konusu olmuş eseri Tutunamayanlar, 1972 yılında yayımlanmıştır. Eser, bilinç-akışı tekniğiyle döneme damgasını vurarak Türk Edebiyatı’nda yeni bir çağı başlatmıştır. Pek çok eleştirmen, Tutunamayanlar’ı Türk 7JsLqBc. Oğuz Atay, 12 Ekim 1934'te Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde dünyaya geldi. Babası, ağır ceza yargıcı ve Cumhuriyet Halk Partisi CHP VI. ve VII. dönem Sinop, VIII. dönem Kastamonu vekili Cemil Atay'dır. İlk ve ortaokulu Ankara'da okuyan Atay, 1951'de bugünkü adı Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji'ni, 1957'de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun oldu. Askerliğini 1957-59 yılları arasında yaptıktan sonra tamir ve kontrol elemanı olarak Kadıköy vapur iskelesinin yapımında çalıştı. Görevinden istifa ettikten sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayımlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayımlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı. Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır. Ülkemizin en değerli yazarlarından biri olan Oğuz Atay’ın yazıldığı dönemde büyük tartışma konusu olmuş eseri Tutunamayanlar, 1972 yılında yayımlanmıştır. Eser, bilinç-akışı tekniğiyle döneme damgasını vurarak Türk Edebiyatı’nda yeni bir çağı başlatmıştır. Pek çok eleştirmen, Tutunamayanlar’ı Türk Dili’nde yazılmış en iyi eser olarak Oğuz Atay ismiyle özdeşleşmiş bir roman olarak, büyük yazarımızın hayatından izler taşımasıyla da kısmen otobiyografik bir eser olarak da değerlendirilebilir. Roman, son derece üst düzey diliyle çevirisi en zor romanlar arasında yer alır. Tutunamayanlar, sadece birkaç dile çevrilebilmiştir. “Het leven in stukken” adı altında Flemenkçeye Hollanda Dili çevrilen eser, eserin Hollandalı çevirmenine ödül konusu itibariyle intihar eden arkadaşının geçmişini araştıran Turgut Özben’in, söz konusu arkadaşı Selim Işık’ın modern hayata neden “Tutunamadığı”nı öğrenme çabasını anlatmaktadır. Romanda Turgut’un karşılaştığı her kişi Selim Işık’ı tanıyan kişilerdir ve her biri Turgut’a Selim’in farklı yönlerini kitabını 2000'lerin başından beri görmekteydim. 2010'larda ise popülerliği zirve yaptı diyebilirim. Adını birçok yerde duyuyordum. Daha sonra ve ekşi sözlük sitelerinde kitapla ilgili incelemeleri okudum. Abim de bunaltıcı bir kitap olabileceğini söyledi. Okumak artık farz olmuştu. Perşembe e-kitabını satın aldım. Perşembe ve cuma günü birer saat okudum. Cumartesi günü belirteyim ki bu kitap öyle bildiğiniz romanlar gibi değil. Akıcı değil. Sürükleyici değil. Otuz yaşın altındaysanız sıkılabilirsiniz. Yaklaşık yedi yüz sayfa ve okurken bunabilirsiniz. Hatta kitabın bir bölümü benim e-kitap okuyucuda elli üç sayfa sürüyordu ve tek bir paragraf yoktu. Fiziki kitapta bu bölümün sayfa sayısının yetmiş üzeri olduğu söyleniyor. Yani bir bölüm okuyorsunuz ve tek bir paragraf yok. Tek bir satır boşluğu yok. Okumadan önce lütfen bunu göz önünde Turgut adlı karakterin lösemiye yakalandıktan sonra intihar eden Selim'e duyduğu özlemi dile getiriyor. Başlarda onun ölümünü kabullenmek istemiyor ve Selim'i tanıyan herkesle iletişime geçiyor. Son günlerinde ne yaptığını öğrenmeye, neler yaşadığını anlamaya sonlarına doğru Selim'in tuttuğu günlükten son günlerine şahit oluyoruz. Hatta bir yer var ki benim okurken kanım donduKitabın özellikle başlarında oldukça fazla eski Türkçe kelimeler kullanılmış. Bu yönüyle yeni nesil için biraz olumsuz olabilir. Buna rağmen bazı bölümlerde eski Orta Asya Türkleri ve yaşantıları anlatılmış. Bu yönüyle de ilgi çekici. Başta da belirttiğim gibi akıcı ve sürükleyici bir kitap değil Tutunamayanlar. Fakat kitap bir şekilde sizi kendisine bağlıyor. Sonunu merak Oğuz Atay'ın tabiri ile Disconnectus Erectus'u belirli bir olgunluk seviyesine gelmiş olanlara tavsiye ediyorum. Türk edebiyatının başyapıtlarından kitabında bahsi geçen karakterler aşağıda listelenmiştir. Ahmet s282 Selim'in arkadaşı Aydan bkz. Sabahat Aydın s378 Selim'in arkadaşı Ayhan s377 Selim'in arkadaşı Aysel s187 Selim'in arkadaşı. Esat'ın kızkardeşi Ayten Gürses s288 Birsen s288 Hilmi'nin karısı Burhan s52 Selim'in arkadaşı Bülent s127 Selim'in arkadaşı Cahit s285 Selim'in arkadaşı Cemal s194 Gazetecilikten zengin olan adam Cevdet s367 Selim'in arkadaşı Dumrul s127 Saffet'in ağabeyi Efruz Bey s344 Selim'in lisedeki edebiyat öğretmeni Ekrem Galip Aydıner s32 Turgut'un öğretmeni Emrullah s154 Şoför Ender s282 Selim'in arkadaşı Erol s379 Selim'in okul arkadaşı Esat Şener s200 Selim'in arkadaşı. Aysel'in ağabeyi Güner s27 Selim ve Turgut'un arkadaşı Günseli Ediz s11 Selim'in sevgilisi Gürkan Tural s297 Selim'in futbol oynadığı arkadaşı Haluk Sanver s137 Mimar Hayriye Teyze s29 Turgut ve Nermin'in komşuları Hilmi s285 Selim'in arkadaşı Hulki Bey s137 Turgut'un patronu Hüsnü Bey s32 Turgut'un babası Kaya s15 Sevgi'nin arkadaşı Murat'ın babası. Nermin ve Turgut'un arkadaşları. Kayhan s27 Selim ve Turgut'un arkadaşı Kenan s23 Selim ve Turgut'un arkadaşı Koço s134 Meyhanelerde kasap oyunu oynayarak hayatını kazanan Mehmet Efendi s242 Turgut'un çalışanı Metin Kutbay s137 Selim'in arkadaşı Mustafa s140 Garson Murat s331 Sevgi'nin arkadaşı çocuk Muzaffer s417 Berber kalfası Mürüvvet Hanım s32 Turgut'un annesi Müzeyyen Hanım s52 Selim'in annesi Naci s381 Sabahat'ın ağabeyi Necati s17 Turgut'un arkadaşı Necmettin s32 Turgut'un okul arkadaşı Necmi s286 Selim'in Poker lakablı arkadaşı Nermin s14 Turgut'un eşi Nihat s377 Selim'in arkadaşı Nusret s382 Tosyalı pirinç tüccarı Ahmet Bey'in oğlu Olric s14 Turgut'un hayali arkadaşı Osman Bey s417 Berberde çalışan adam Ozan Taray s299 Selim'in arkadaşı Özer s378 Nihat'ın sevgilisine aşık olan adam Refik Sorgan s62 Selim'in askerliğinde binbaşı olan, şimdi ise albay olan komutanı Reşit s377 Selim'in arkadaşı Rüstem s251 Turgut'un on beş yaşındaki genç çalışanı Rüştü s284 Selim'in arkadaşı Sabahat s380 Selim'in okul arkadaşı Sabri s377 Selim'in arkadaşı Saffet s127 Selim'in yaşça büyük arkadaşı Safter s150 Genelevde getir götür işlerini yapan adam Salih Bey s246 Selim'in tiyatro öğretmeni Salim Bey s378 Selim'in edebiyat öğretmeni Selim Işık s11 Turgut'un yakın arkadaşı. Matematikçi Serhat s283 Selim'in arkadaşı Sevgi s325 Turgut ve Nermin'in büyük kızları Sultan Abdülhamit s49 Süheylâ s136 Süleyman Kargı'nın teyzesinin gelini Süleyman Kargı s61 Selim'in arkadaşı Tanaş s134 Garson Tuna s325 Turgut ve Nermin'in küçük kızları Tuncay s283 Selim'in arkadaşı Turgay s284 Selim'in arkadaşı Turgut Özben s11 Kitabın başkahramanı Yıldırım s378 Selim'in okul arkadaşı Yücel s287 Selim'in yazar olmak isteyen arkadaşı Zeliha s143 Selim'in on dört yaşındayken aşık olduğu kendinden dört yaş büyük kız. Metin'in eski sevgilisi Avdet Dönüş, geri gelme"Yalnız, el altından Turgut'a haber gönderilerek durum normale avdet edinceye kadar, halkın tahriklere kapılmasını önlemek ve kamu düzenini sağlamak amacıyla onun ve Selim'in isimlerinden şimdilik bahsedilmemesi istendi." Cumba Yapıların üst katlarında, ana duvarların dışına, sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon"Solda pencere, bir cumba." Çuha Tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş"Sonra, bu küçük altı küçük arabalar, yeşil çuha kumar masasının bir ucuna sıralanıyor." Derun Öz"Henüz genç ve ateşli oldukları için meselelerin derununa nüfuz edemiyorlar." Duhuliye Giriş ücreti"Her resmî Türk genci gibi, yani, sporla ilişkisi hiç bir zaman maç seyretmekten öteye gitmeyen her namuslu ve bunalmış vatandaş gibi siz de ayrı bir duhuliye ödemeden bu oyuna katılabilirsiniz." Düstur Genel kural"Borjiya gibi 'Zafer veya hiç' düsturuna sadık kaldı." Erkete Gözetleme"Erkete demek istiyorsunuz beyim. Erketelik de yaptım." Hamiyet Bir insanın kendi yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası"Ne durumda olduğunuzu bilseydim, hamiyyetten gözümün yaşını tutamazdım, değil mi?" Hasebiyle Nedeniyle"Benim bu gibi ruhi vaziyetlere alışık olmamam hasebiyle yanlış olarak açlık diye adlandırdığım kemirici duygu." Hilafıhakikat Gerçek dışı"Aynı sütunlarda, aynı punda, aynı katrat ve ayhnı ifadeyle tekzip ederim. Beyanınız hilâf-ı hakikattir. Mahsulünüz garibe-i hilkattır." Hercümerç Altüst, karmakarışık, darmadağınık, allak bullak"Turgut, pısırık bir baba ve müstebit bir annenin tesirinin ruhunda uyandırdığı hercümerci, çok küçük yaşta farketti." İkmale kalmak Bütünlemeye kalmak"Sabri üç dersten ikmale kalmıştı." İnhiraf Sapma, başka bir tarafa meyletme"Osmanlı ifade tarzından vahim inhiraflar gösteriyorsunuz." İnikâs Yansı, yankı"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'." İstidat Yetenek"Müziğe istidatı olmadığı için, bütün gün kemanı gıcırdatır, evde herkesin canını sıkardı." İstihza Gizli veya kinayeli bir biçimde alay"Yok canım! Turgut, istihzaya başkalarında tahammül edemez." İstinat Dayanma, yaslanma, güvenme, kuvvet alma"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." İzale Yok etme, giderme"Teklifinizin son maddesi, benim, bu gibi görüşmelerdeki münakaşa kabul etmez kuvvet üstünlüğümün izalesi demek oluyorsa da, şimdilik kaydıyla, reddetmediğimizi ifade edebilirim." Jartiyer Çorapları dizin altında veya üstünde tutmaya yarayan lastikli bağ"Kantin masalarından birine dayardı ve pantalonunu sıvayıp vişne çürüğü jartiyerlerini gösterirdi bizim çeteye." Kifayet Yeterli miktarda olma, yetme, kâfi gelme"Bu keyfiyet bile, sözlerinizin ne kadar hayal mahsulü olduğunu göstermeğe kifâyet eder sanırım." Kotra Çoğunlukla bir direkli, randası olan, ince gövdeli yelkenli"Kayıkhane'den çıkarılan kotralarla deniz-havuzu dolaşıyorlardı." Maroken Fas'ta işlenen yumuşak bir tür keçi derisi"L biçimi salona döndü, maroken taklidi plâstikle kaplı rahat koltuğuna oturdu; bir düğmeye basarak koltuğu geriye itti." Meddah Taklitler yaparak, hoş hikâyeler anlatarak halkı eğlendiren sanatçı"Meddahlığı bırak, anlatmaya bak." Mefhum Kavram"Onbinlerin Ricati'nin yazanın Aristophanes mi yoksa Ksenophanes mi olduğunu çözmeye çalışırken Plato'nun aile nazariyesi, Dante'nin devlet mefhumuna karışıyordu." Menhus Uğursuz"Sarayımızın içine sokulmaya cüret eden bu menhus sıcak kanımızı kurutuyor, beynimizin suyunu buharlaştırıyor, kullarımıza istediğimiz gibi hizmet etmemizi engelliyor." Metamorfoz Başkalaşma"Yakın arkadaşı, onun bu metamorfozuna şöylece tarih düşürdü." Mihaniki Düşünmeden, ölçülerek değil de yalnızca alışkanlığın verdiği kolaylıkla veya yalnız kasların hareketiyle yapılan iş, hareket vb."Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." Muarız Karşı koyan, karşı çıkan"Eğer, siyasi ve millî muarızlarıyla uzun seneler mücadele etmek mecburiyetinde kalmayıp da biraz okumaya fırsat bulsaydı..." Muharrir Yazar"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." Muhasip Sayman"Babası tütün rejisi, muhasipliğinden, on sekiz yıl dört ay yirmi iki gün sonra emekliye ayrılacak olan Hüsnü Bey, annesi de ev kadını Mürüvvet Hanımdı." Muhayyel Hayal gücüyle yaratılan, hayal edilen"Bir yandan da işaret parmağı ile, muhayyel eldivenin boş bıraktığı avuç içi derisini gösteriyordu." Müellif Yazar"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir."Mülahazat Düşünceler"Mülâhazat hanesine yazacaklarımız şimdilik bu kadar." Münekkit Eleştirmen"Pozitif bir bilim olduğu halde münekkitlerce biyokimaya meselelerine gayri kabili tatbik bulunduğu asırlar boyunca iddia edilegelmiş." Münevver Aydın"Senin gibi münevver bir vatandaş olsaydım hiç zahmet çekmezdim vallahi." Mürüvvet Bir ailede çocukların doğumu, sünneti, evliliği, iyi bir göreve geçmeleri vb. olaylardan duyulan mutluluk, sevinç"Müzeyyen Hanım oğlunun mürüvvetini göremedi." Müstebit Zorba"Turgut, pısırık bir baba ve müstebit bir annenin tesirinin ruhunda uyandırdığı hercümerci, çok küçük yaşta farketti." Müsteşrik Doğu bilimci"Eski Mukaddes Roma-Aksaray İmparatorluğunun kurucularından, kadim Osmanlı müverrihlerine göre Turgut Bey, Avrupalı müsteşriklere göre nâmı diğer Dragut'un hayatını yazacağım bilinen ve bilinmeyen taraflarıyla." Mütehakkim Zorbalık eden, hükmünü zorla yürüten"Annesi Mürüvvet Hanım, kocasının aksine, zorba ve mütehakkim bir kadındı." Mütehayyiz İtibarlı, mühim"Turgut'un ileride ne kadar mütehayyiz bir şahsiyeti olacağını anlatmaktan âciz bulunan Lâlegül Sokağı sakinleri, küçük yaşta sokağa düşen Birinci Dragut'a hüsn-ü kabul göstermediler." Müverrih Tarihçi"Eski Mukaddes Roma-Aksaray İmparatorluğunun kurucularından, kadim Osmanlı müverrihlerine göre Turgut Bey, Avrupalı müsteşriklere göre nâmı diğer Dragut'un hayatını yazacağım bilinen ve bilinmeyen taraflarıyla." Nazariye Kuram"Onbinlerin Ricati'nin yazanın Aristophanes mi yoksa Ksenophanes mi olduğunu çözmeye çalışırken Plato'nun aile nazariyesi, Dante'nin devlet mefhumuna karışıyordu." Putrel Yapılarda, demir yollarında kullanılan demir kiriş, bağlama"O kocaman barajın betonuna putrel yerine, tahta parçaları koyuyor boyayıp." Ropdöşambır Erkeklerin evin içinde kıyafetlerinin üzerine giydikleri üstlük"Eski bir ropdöşambr giymişti." Sabık Geçen, önceki, eski"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'." Sâkıt Düşen, düşmüş, hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'." Serencam Bir işin, bir olayın sonu, akıbet"Mağlubiyet hakkındaki hükmü tarihe bırakalım ve serencâma devam edelim." Şerh Bir anlatım veya kitabı açıklama, yorumlama. Açık ve ayrıntılı anlatma"Bu kısım, Selim tarafından, muhalefet şerhi ile imzalanmıştır." Tahmil Yükleme"Turgut'un küçük yaştan beri geliştirdiği ve sonraları arkadaşlarının başına ağır bir yük tahmil eden hususiyetlerinden biri de her şeyi mantıkî neticlerine kadar takip etmek olmuştur." Tahrif Bir şeyin aslını bozma, kalem oynatma, değiştirme"'Tahrif! Tahrif!' diyerek kalktı." Tamim Genelge, sirküler"Okullara bir tamim gönderilerek, bazı kitapların kitaplıklardan çıkarılması istendi." Tavzih etmek Açıklamak, aydınlatmak"Sayın delege iltifat buyuruyorlar. Sözlerini tavzih etsinler." Tekemmül Olgunlaşma, yetkinleşme"Diğer sanıklar hakkındaki dosyaların tekemmülüne ve duruşmaların ileri bir tarihe bırakılmasına karar verildi." Teksir etmek Yazıyı çoğaltmak"Turgut'un teksir edilerek elden ele dolaşan kitabındaki bazı adların üzerinde duruldu." Tekzip etmek Yalanlamak, doğru olmadığını açıklamak"Aynı sütunlarda, aynı punda, aynı katrat ve ayhnı ifadeyle tekzip ederim. Beyanınız hilâf-ı hakikattir. Mahsulünüz garibe-i hilkattır." Telakki Anlayış"Evet beyler! İştirakiyun mezhebinden de yıkıcı olan bu telâkkiyi aramıza sokan Turgut'tur." Temayül Bir tarafa eğilme, meyletme, eğilim"Saniyen, bir referandum yapılarak buradaki delegelerin umumi temayüllerinin öğrenilmesinde sayılamayacak faydalar mülâhaza ediyoruz." Tesviye etmek Düzlemek"Talim alanı, ağaçsız bir tepenin altında, becereksizce tesviye edilmiş bir yolla çevrelenmiş ve tozsuzdu." Uzviyet Organizma"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." Oğuz Atay-Tutunamayanlar Kısa Özeti Turgut zengin rahat bir hayata sahip evli ve iki çocuk babasıdır. Turgut geçim sıkıntısı çekmemektedir. Arkadaşının intiharından sonra bir değişime girer. Çocukluğu 2. Dünya Savaşı yıllarında geçer. Önceleri içine kapanıkken üniversiteye gitmesiyle her şey değişir. Adeta Dünya’ya açılmıştır. Okumuş kendini geliştirmiş ve aydınlanmıştır. Bu yıllarda en çok örnek aldığı kişi Selim dir. Selim çok kitap okur. Turgut ise Selim’in okumasına hayran kalarak bir çok kitap alır fakat okumaz. İşi olduğundan evlilik hayatı onu para kazanma yoluna iter. Selim intihar eder. Turgut bu dönemde bocalar. Arkadaşının hayatını araştırır. Selim’in intiharını gazeteden öğrenmiştir. Bu haberle yıkılır. Turgut Selim’in günlüğünü bulmuştur. Günlükte yazanlar Selim’in bir tutunamayanlar ansiklopedisi hazırladığını gösterir. Bu ansiklopedi toplum tarafından topluma kabul edilmeyenleri anlatır. Toplum tarafından benimsenememiştir Selim. Turgut kendisinin de bir tutunamayan olduğuna karar verir ve toplumdan uzaklaşmak ister. Trenle yolculuk yaparken biriyle tanışır ve yazdığı her şeyi ona verir ve ortadan kaybolur. Turgut hep kendi iç sesini dinler. Başına ne gelse hemen Olric’e başvurur. Olric Turgut’a efendimiz diye hitap eder. Turgut kendini dış dünyadan soyutlamış bir şekilde yaşamaya devem eder. Oğuz Atay - Tutunamayanlar Kitabı Hakkında Bilgi ve Özeti Arka Kapak Tutunamayanlar, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atayın bu ilk romanını "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak niteler. Morana göre "Oğuz Atayın mizah gücü ve duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanları büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır." Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, "saldırısı tutunanların anlamayacağı, rededeceği türden bir romanla yapar." Oğuz Atay ve Tutunamayanlar Kitabı Hakkında Bilgi Yayınlandığı 70’li yıllarda ilgi görmeyen Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı romanı 90’lı yıllarda her entelektüelin kitaplığında bulunması gereken zorunlu bir klasik halini almıştı. Bugün ise Tutunamayanlar entelektüel çevrenin yeni baştan ilgi odağı olmuş durumda. Romanın dönemsel zamanlarda zirveye oturma sebebini “Modernlik ve post modernlik arasında sıkışıp kalmış günümüz Türk edebiyatındaki boşluğu Oğuz Atay Yazarlığı’ ile doldurabilme çabası” olarak görüyorum. Atay, bugün yaşamış olsaydı eğer, yıllar sonra tutunabilmiş olmanın sevincini duyumsardı içinde. Çünkü “Tutunamayanlar” bilinçaltından bilinç seviyesine çıkan bir “Tutunabilme Çabasını” anlatıyor. Birçok eleştirmen ağız birliği etmişçesine kitabın, Türk aydınını eleştiren bir yapıya sahip olduğunu dile getirmekte. Bu kısmen doğru olsa da kitap gerçekte “Tutunamayanlar”ın bir romanı. Kitap, salt konusunun dışında deneme ve değinme türünün de sıklıkla kullanıldığı çok katmanlı bir yapıya sahip. Hiciv ve ironik çeşitliliğin son derece cömert kullanıldığı tam bir mizansel. Mizahın zihinleri zorlayan etkisi ve yarattığı karmaşık yapıyla dikkatli bir okur yaratmaya çalışan, olağanüstü bir roman. “Tutunamayanlar”, romancılığın belirli kalıplar içinde yani roman kurgusunun ve yazım tekniğinin belirli kurallar bütünü ve dizaynına uygun aynı formayı giyen futbolcular gibi tek bir model ve biçimde olması gerektiğini sanan yazar ve eleştirmenlere eşsiz bir örnek, basit bir tabirle edebi bir -kapak- niteliğinde. Dünya edebiyatında kuraldışı tekniklerle edebiyatın zirvesine oturmuş birçok eser mevcutken bu yönüyle Tutunamayanlar romanı Türk edebiyatındaki tek örnek sayılabilir. Oğuz Atay’da romanını kendi özgür alanı olarak seçmiş ve dilediği gibi işlemiştir. Romanın bugün küt halini alması onun kaleminin gücünü gün yüzüne çıkartmaktadır. Peki, kimdir bu “Tutunamayanlar” romanının yazarı? Neden böyle bir kitap yazmaya ihtiyaç duymuş? Yoksa bu bir “Tutunabilme Çabası mı?” Tüm bu soruların cevabı ise kitabın içinde mevcut. Oğuz Atay 1957 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi’nden mezun olur. 1970 yılında TRT Sanat ödülleri yarışmasında “Tutunamayanlar” romanı başarı ödülü kazanmış olan Atay, Mühendislik Fakültesin’den mezun olduktan 3 yıl sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü’nde öğretim üyeliği yapar. 1975’te ise doçentliğe yükselir. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayımlanmaya devam eder. Kendisi gibi bilim adamı olan Prof. Dr. Mustafa İnan’ın yaşamöyküsünü anlattığı “Bir Bilim Adamının Romanı” adlı eseri 1975’te yayımlanır. Aynı yıl “Korkuyu Beklerken”, “Oyunlarla Yaşayanlar” adlı romanları yayımlanır. Hayattayken yazdığı fakat yayımlanmadan hayatını kaybettiği “Günlük” adlı kitabı 1987’de “Eylembilim” ise 1998’de yayımlanır. 1972’de yayımlanan ilk romanı “Tutunamayanların” devamı niteliğinde olan “Tehlikeli Oyunlar” ise 1972’de yayımlanmıştır. Kahramanları Selim Işık, Turgut Özben, Süleyman Kargı, Metin Kutbay, Nermin Özben, Günseli Ediz, Olric Konusu Yayınlandığı 70’li yıllarda ilgi görmeyen Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı romanı 90’lı yıllarda her entelektüelin kitaplığında bulunması gereken zorunlu bir klasik halini almıştı. Bugün ise Tutunamayanlar entelektüel çevrenin yeni baştan ilgi odağı olmuş durumda. Romanın dönemsel zamanlarda zirveye oturma sebebini “Modernlik ve post modernlik arasında sıkışıp kalmış günümüz Türk edebiyatındaki boşluğu Oğuz Atay Yazarlığı’ ile doldurabilme çabası” olarak görüyorum. Atay, bugün yaşamış olsaydı eğer, yıllar sonra tutunabilmiş olmanın sevincini duyumsardı içinde. Çünkü “Tutunamayanlar” bilinçaltından bilinç seviyesine çıkan bir “Tutunabilme Çabasını” anlatıyor. Birçok eleştirmen ağız birliği etmişçesine kitabın, Türk aydınını eleştiren bir yapıya sahip olduğunu dile getirmekte. Bu kısmen doğru olsa da kitap gerçekte “Tutunamayanlar”ın bir romanı. Kitap, salt konusunun dışında deneme ve değinme türünün de sıklıkla kullanıldığı çok katmanlı bir yapıya sahip. Hiciv ve ironik çeşitliliğin son derece cömert kullanıldığı tam bir mizansel. Mizahın zihinleri zorlayan etkisi ve yarattığı karmaşık yapıyla dikkatli bir okur yaratmaya çalışan, olağanüstü bir roman. “Tutunamayanlar”, romancılığın belirli kalıplar içinde yani roman kurgusunun ve yazım tekniğinin belirli kurallar bütünü ve dizaynına uygun aynı formayı giyen futbolcular gibi tek bir model ve biçimde olması gerektiğini sanan yazar ve eleştirmenlere eşsiz bir örnek, basit bir tabirle edebi bir -kapak- niteliğinde. Dünya edebiyatında kuraldışı tekniklerle edebiyatın zirvesine oturmuş birçok eser mevcutken bu yönüyle Tutunamayanlar romanı Türk edebiyatındaki tek örnek sayılabilir. Oğuz Atay’da romanını kendi özgür alanı olarak seçmiş ve dilediği gibi işlemiştir. Romanın bugün küt halini alması onun kaleminin gücünü gün yüzüne çıkartmaktadır. Peki, kimdir bu “Tutunamayanlar” romanının yazarı? Neden böyle bir kitap yazmaya ihtiyaç duymuş? Yoksa bu bir “Tutunabilme Çabası mı?” Tüm bu soruların cevabı ise kitabın içinde mevcut. Oğuz Atay 1957 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi’nden mezun olur. 1970 yılında TRT Sanat ödülleri yarışmasında “Tutunamayanlar” romanı başarı ödülü kazanmış olan Atay, Mühendislik Fakültesin’den mezun olduktan 3 yıl sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü’nde öğretim üyeliği yapar. 1975’te ise doçentliğe yükselir. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayımlanmaya devam eder. Kendisi gibi bilim adamı olan Prof. Dr. Mustafa İnan’ın yaşamöyküsünü anlattığı “Bir Bilim Adamının Romanı” adlı eseri 1975’te yayımlanır. Aynı yıl “Korkuyu Beklerken”, “Oyunlarla Yaşayanlar” adlı romanları yayımlanır. Hayattayken yazdığı fakat yayımlanmadan hayatını kaybettiği “Günlük” adlı kitabı 1987’de “Eylembilim” ise 1998’de yayımlanır. 1972’de yayımlanan ilk romanı “Tutunamayanların” devamı niteliğinde olan “Tehlikeli Oyunlar” ise 1972’de yayımlanmıştır. Özeti Turgut Özben, evli ve İki çocuk babasıdır. Mühendistir ve rahat bir hayatı vardır. Selim’in intiharından sonra, bir dönüşüm sürecine girecek, kendi benliğini sorgulamaya başlayacaktır. 1933 doğumlu ve çocukluğu İkinci Dünya Savaşı’nda geçmiş biridir. Aydınlanmaya üniversite yıllarında başlar ve en çok örnek aldığı kişi ise Selim’dir. Onun gibi çok okumaya özenip okumadığı birçok kitap almıştır. Fakat iş hayatına atılıp evlenince birincil amacı para kazanıp rahat bir hayat sürmek olmuştur. Fakat Selim’in intiharı onu altüst eder ve arkadaşının hayatını araştırarak bir nevi benliğini bulmaya çalışır. Nitekim intiharı bir gazete haberinden öğrenir ve çok sarsılır. Turgut daha sonra Selim’in günlüğünü bulur. Günlüğü okudukça Selim’i intihara sürükleyen sebepler bir bir ortaya çıkmaya başlar. Selim’in son zamanlarında “Türk Tutunamayanları Ansiklopedisi” hazırladığı anlaşılır. Hüsnü Ergeç, Ahmet Çekingen, Nazmiye Erdoğdu yazdığı bazı tutunamayan’ karakterlerdi. Turgut bu ansiklopediyle sonuca ulaşır. Selim toplum tarafından kabul edilmeyen, farklı bir kişiliktir. Selim’in tabiriyle bir tutunamayandır. Böylece Turgut kendisinin de bir tutunamayan olduğuna karar verir. Sonunda da trende tanıştığı birine yazdıklarını verir ve ortadan kaybolur. Romanda, Turgut’un kendi iç sesini dinlemeye başladığında hep Olric’e başvurur. Olric devamlı efendimiz’ diye hitap eder Turgut’a. Romanın sonunda ise Turgut sadece Olric’le yaşamaya karar verir ve hayattan çıkıp gider. Tutunamayanlar, Oğuz Atay’ın ilk romanıdır. Dört bölüm ve yirmi bir alt bölümden oluşan yaklaşık yediyüz sayfalık bir romandır. Yazımı bir yıl sürerek 1969’da biten eser, bazı bölümlerin yeniden yazılmasından sonra 1970 TRT-Roman yarışmasında başarı ödülü alır. Ödül aldıktan sonra Oğuz Atay, romanını yayınevlerine götürür. Adının duyulmamış olması, romanın çok kalın olması ve birtakım kişisel kıskançlıklardan dolayı hiçbir yayınevi romanı basmaya yanaşmaz. Bazı yayınevi sahipleri, romanı okusalar da dönemine göre kitabı çok yeni, deneysel bulurlar; böyle bir kitabın satılamayacağını düşünürler. Derken Hayati Asilyazıcı, ticari kaygılar taşımadan, iyi bir yayıncılık örneği göstererek Tutunamayanlar’ı Sinan Yayınevi’nde iki cilt olarak basar 1972. Dönemine göre oldukça cesur bir adım sayılan Tutunamayanlar romanı basıldıktan sonra okuyucuya kavuşmuş olur. Ancak edebiyat çevreleri ve eleştirmenlerce hakkettiği ilgiyi görmez. Yeni Dergi’de Mehtnet Şeyda ve Murat Belge’nin yazıları dışında kaleme alınmış birkaç satırın ötesinde, romandan hiç söz edilmez. Tutunamayanlar Romanının Konusu Tutunamayanlar Türk romanının geleneksel çizgisinden sapan, alışılmışın dışında bir romandır. Dış yaşantılarının önem taşımadığı romanda, olay yok denecek kadar azdır. Roman daha çok karakterlerin iç dünyalarında yoğunlaşarak izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ayrıntılar ve ruhsal çözümlemelerle oluşur. Bu bakımdan özetlenmesi güçtür. Ancak Tutunamayanlar’ın konusu kısaca şöyle açıklanabilir Turgut Özben adındaki genç bir mühendis, yakın arkadaşı Sellim Işık’ın intihar ettiğini gazeteden öğrenir. Bu intiharın sebebini araştırmak için Selim’in arkadaşları Süleyman Kargı, Esat, Metin ve sevgilisi Günseli ile görüşmeler yapar. Yaptığı araştırmalar sonucunda Selim’in hayatının karanlıkta kalan yönlerini, onu intihara sürükleyen sebepleri öğrenir. Selim yaşadığı düzenle uyun sağlayamayan, küçük burjuva değerlerine ve onların ucuz yaşantısına sırtını dönmüş, bu yüzden de toplum dışına itilmiş, kitaplara sığınmış bir aydındır. Turgut, Selim hakkında öğrendiği bilgiler ve araştırmaları sırasında karşılaştığı olaylar sonucunda kendini sorgulamaya başlar. O da Selim gibi bir tutunamayandır. Küçük burjuva değerleri arasında sıkışmış bütün yaşamını gelenekler, alışkanlıklar yönetmiştir. Turgut Özben, Selim’in ölümünün izinde derin bir iç hesaplaşmaya girerek romanın sonunda evinden ayrılır. Her şeyini geride bırakarak bir trene biner ve gözden kaybolur. Romanda anlatıcı, Turgut Özben’in trende tanıştığı, onun notlarını düzenleyerek kitabı yayımlayan gazetecidir. Tutunamayanlar romanını oluşturan metinler, gazetecinin önsözüyle başlar. Gazetecinin yazdığı önsözün adı “Sonun Başlangıcı”dır. Gazeteci editörün yazdıklarının aksine Tutunamayanlar romanı tamamlanmamıştır. Kitabın sonunda Turgut’un gazeteciye yazdığı mektup yer alır. Tutunamayanlar baştaki “Sonun Başlangıcı” isimli önsözle, Turgut’un mektubu arasında yer alan, Batı edebiyatında çokça örneğini gördüğümüz kasten yarım bırakılmış bir romandır. Tutunamayanlar Romanında Ana Şahıslar KarakterlerSelim Işık Tutunamayanlar romanı Selim’in intihan çerçevesinde gelişir. Romanda diğer tipler Turgut, Süleyman Kargı, Günseli, Esat, Metin Selim’le olan ilişkileri münasebetleriyle ele alınır. Selim Işık, Tutunamayanlar’ın figürleri içinde en karamsar özelliklere sahip olan ve aynı zamanda en fazla idealize edilen tiptir. Oğuz Atay, “Tutunamayanlar’ın prensi” Selim’i, fiziksel özellikleriyle net olarak vermez. “Uzun boylu, zayıfça, siyah saçlı” ve “kambur duruşu, dağınık saçları ve ütüsüz elbisesiyle Selim, insanı can sıkıntısı ve ümitsizliğe sürüklüyordu” gibi ifadelerle romanda sisler içinde kalmış bir insan görürüz. Yaşantısında yer alan zaman ve yer isimleri de siliktir. Romanda Selim Işık, duygularıyla, düşünceleriyle vardır. gerçekçi romanlarında yer alan somut tiplere benzemez. Oğuz Atay insanın iç dünyasından söz etmenin, dış görünüşünden her zaman daha ilginç olduğunu bilen bir romancıdır. . Bu yüzden de Selim’in ruh dünyasını vermekle yetinir, gerisini okuyucunun hayal dünyasına bırakır. Romanın diğer kişilerini de aynı şekilde verir. Turgut Özben Tutunamayanlar’ın aydın bireylerinden İkincisi Turgut Özben’dir. Başarılı bir mühendistir, mutlu bir evliliği vardır. Hayatını küçük burjuva dünyasının değerleri belirler. Selim’e göre düzenle barışık, dış dünyanın acımasızlığı karşısında hayatın bir yerinden tutunmayı başarmış bir tiptir. Selim’in intiharı ile birlikte o da tutunamayanlığı seçer. Selim’in yerini alır. Kata, arabaya, küçük burjuva nimetlerine boş verip, trene biner ve ortadan kaybolur. Romanın sonunda bir trende bıraktığımız Turgut Özben, romanda en az Selim kadar önemli bir tiptir. Hatta temsil ettiği değerler bakımından Selim’den çok daha önemlidir. Oğuz Atay, Selim vasıtasıyla düzenle uyuşamayan, kültür ikilemi içinde yolunu şaşıran aydınların dramım anlatırken; Turgut karakteriyle işlevsiz kalmış Türk aydınının kimlik bulma savaşını ironik bir anlatımla dile getirir. Yani bir taraftan sorunu gözler önüne sürerken, diğer taraftan da sorunun çözümünü verir. Tabii ki Oğuz Atay romanında ahlaksal çözümler üretmeye çalışmaz. Tutunamayanlar romanı yoruma açık bir yapıttır. Böyle bir çözümleme romanın soyut bir simgesellikle iç içe yapısı göz önüne alınarak çıkarılmış bir sonuçtur. Tutunamayanlar romanında okur, Turgut’un iç dünyasıyla bakar her şeye. Dış olayların önem taşımadığı romanda, Turgut’un sır dolu ve karmaşık ruhsal labirentleri, gelişim süreci ve sonunda Selim’le özdeşleşmesi ön planda işlenir. Tutunamayanlar’ın çokkatmanlı yapısı içerisinde Turgut’un birbirine bağlı iki hikayesi vardır ilk hikaye onun yazar oluşunun hikayesi, İkincisi ise soyut düzlemde İsa’nın peşine takılarak tutunamayanlığı seçmesinin hikayesidir. Romanda Turgut’un hayatı birbirinin reddi durumundaki iki devre halinde gelişir. Birinci devre Selim’in intiharından önceki küçük burjuva dünyasına ait hayatı, ikinci devre Selim’in ölümüyle birlikte hayatını sorgulayışı, bu ucuz yaşantıdan kopuşu. Süleyman Kargı Romanda felsefeci kimliğiyle öne çıkan Süleyman Kargı, Selim’in çocukluk yıllarını alaycı bir dille anlattığı “Şarkılar”a felsefi yorumlar getirdiği iddia edilen kişidir. Aslında “Açıklamalar” bölümünü de romanın ana karakteri Selim kendisi yazmıştır. Müthiş bir hayal gücü ve mizah yeteneğinin ürünü olan bu bölümü Süleyman Kargı yazmış gibi göstererek onun felsefeci kimliğinden yararlanır. Süleyman Kargı, aslında simgesel bir yanı olmayan şiirlerin fantastik yorumlarının, kendisininmiş gibi gösterilmesinin sebebini Turgut’a açıklar “Beni karıştırmadan içi rahat etmedi. Sen filozofsun’ dedi. Açıklamaları senin yapmış görünmen gerekiyor. Böylece hiçbir şeyin farkında olmazlar. Atlatırız onları’ Onlar, onlar diye tutturmuştu.” Süleyman Kargı’da Tutunamayanlar romanıdaki diğer aydın bireyler gibi toplumla uyuşamaz. Zaafları, bir ara intiharı düşünmesiyle o da bir tutunamayandır. Ancak o Selim gibi çıkış yolu olarak intihar etmez, mücadele eder. Selim, Süleyman Kargı’nın kendisi gibi toplumla ters düşmesine rağmen, kendi benliğini koruyabilmesine hayrandır. Onun kişiliğinden övgü ile söz eder. Süleyman Kargı, Tutunamayanlar’ın üçüncü aydın figürüdür. Selim gibi karamsar özellikler taşımaz. Güçlü bir kişiliği vardır. Selim’in kişiliğindeki duygusal yoğunluğa karşılık, Süleyman Kargı’nın kişiliğinde akıl ön plandadır. Turgut’a da benzemez, onun gibi tutarsız değildir. Maddesel bir yaşamın çirkinliklerine bulaşmadığı gibi somut yaşamdan da kopuk değildir. Denilebilir ki, Süleyman Kargı, Tutunamayanlar da kimlik bunalımını aşmayı başarabilmiş, ruhsal dengeyi bulan Türk aydınının temsilcisidir. Bu bağlamda Atay’ın tamamlanmış son romanı “Bir Bilim Adamının Romanı” nın çalışkan ve dürüst aydını Mustafa İnan’la ortak özellikler taşır. Metin Kutbay Tutunamayanlar romanında Atay’ın aydın figürlerinin Selim Işık, Turgut Özben ve Süleyman Kargı dışında kalan o dünyaya ait olmayan tek karakterdir. Diğer üç karakter, tutunamayanlığın temsilciliğinde birbirini tamamlamakta,zaman zaman aynı sesle konuşmaktadır. Metin Kutbay ise romanın diyalektik yapısı içinde maddesel zevkleri simgeleyerek Selim’in karşıt kutbudur. Romanda küçük bir burjuva dünyasının sahte değerleri, toplumdaki çarpıklıklar ve çirkinlikler Metin’in kişiliğinde simgelenir. Oğuz Atay diğer karakterlerinin aksine Metin’i fiziksel özellikleriyle vererek, daha başta diğer tutunamayanlar karakterlerinden ayırır. Metin diğer karakterlerin aksine, liseyi zor bitiren, okuma kültüründen yoksun birisidir. Diğer karakterler edebiyatla, felsefeyle uğraşırlarken Metin’in bu alanlara yaklaşımı özentiden öteye gitmez. Üçüncü sınıf yerli romanlarla başyapıtları aynı anda okuyacak kadar zevksiz birisidir. Klasik müzik eğitimi görürken Türkçe tangoları aynı heyecanla dinler. Metin’in en büyük özelliği yalan söylemeyi çok sevmesidir. Oğuz Atay, Metin’i ruhsal özelliklerini geliştiremeyen, düşünemeyen toplumun çirkin ilişkilerine bulaşarak öznel çıkarların batağında boğulan, toplumda çok iyi tutunan biri olarak anlatılır. Metin, Selim’le tanıştığı ilk günden itibaren onun saflığını kullanarak yalanlarıyla onu zehirler. Selim’in kişiliğinin gelişiminde olumsuz bir etkendir. Onun insanlara olan güvenini kaybetmesinde Metin’in yalanlarının büyük payı vardır. Romanda maddesel zevklerin sergilendiği her yerde Metin vardır. Tutunamayanlar romanında bayağılığın dorukta yaşandığı ikinci bölümün dokuzuncu alt başlığında Metin başroldedir. Meyhane muhabbetiyle başlayan gece, kumar ve genelev sahnesiyle biter. Romanda Selim’de yüceltilen ruhsal özelliklerinin karşısında Metin’de maddesel özellikler sergilenir. Tutunamayanlar Romanında Yapı, Anlatım, Üslûp Ve Dil Özellikleri Tutunamayanlar romanı, toplumdaki gidişe ayak uyduramayan ve özü’nü yaşamak isteyen aydının çığlıklarıyla doludur. Oğuz Atay çağımız insanının dramım çok çarpıcı bir biçimde sergiler. Atay’ın eserindeki takındığı eleştirel tavır sadece bireyle sınırlı kalmaz. Bireyi merkez olarak toplumdaki çarpıklıkları da eleştirir. Topluma yönelik eleştiriler roman sınırlarını zorlarcasına toplumun bütün alanlarını kapsar. Eğitim sistemindeki bozukluklar.’, küçük burjuva dünyasının sahte değerleri ve evlilik düzeni’, bürokrasi’, gençlik eylemleri’, tarih ve dil bilinci’ gibi birçok soruna el atar. Oğuz Atay 1930’lardan 1960 sonrasına uzanan bir dönemi, ironi’ ve hiciv’ le yoğurarak ustalıkla anlatır. Atay’a göre romanın başarısı ayrıntılarda saklıdır. İlk okuduğunda keyfi, dağınıkmış gibi görünen bu ayrıntıların Tutunamayanlar romanında titizlikle seçilmiş ve ustaca örülmüş birer malzeme olduğu görülür. Oğuz Atay, Tutunamayanlar romanında doğrudan izleri görülecek derecede Kafka, Joyce, Nabokov, Gonçarov gibi çağdaş romancılardan etkilenmesine rağmen, yerli, aynı zamanda deneysel bir metin yazmıştır. Batı edebiyatında 1900’lerin başlarında görünen estetik düzlemdeki yenilikleri Oğuz Atay 1971’de romanına taşır. Önemli olanın roman yazmak değil, roman kurmak’ olduğunun bilincindedir. Ve bu bilinçle kurgu mimarisi’ne büyük bir özen gösterir. Tutunamayanlar Romanında Yapı ve Kurgu Tutunamayanlar romanının en önemli biçim özelliği atektonik’ bir yapıya sahip oluşudur. atektonik; tarz, açık ya da esnek doku olarak da adlandırılan ve sonuca doğru tutarlı ve sıkı bir konu- olay ilerlemesi yerine konu birimlerine özen gösteren bir yapıdır. Tutunamayanlar romanının atektonik yapısı, geleneksel/gerçekçi romanın temel yapısı olan vaka- zaman- mekan zincirini kırar. Oğuz Atay bu yapı sayesinde konuyu ikinci plana iterek karakterlerinin iç dünya serüvenlerini aktarır. Tutunamayanlar romanında ana olay sayılabilecek olan Selim’in intiharının ardından Turgut’un araştırmaları, geleneksel/gerçekçi romanlara göre hiçbir gerilim taşımaz. Bu öykü, romanı oluşturan metinlerin kurgulanabilmesi için yalnızca bir araçtır. Romanda zaman dizinsel kronolojik öykü anlatımı, çağdaş roman tekniklerinden montaj/kolaj kalıplarıyla delinerek metin içi öykülerin iç içe girmesi sağlanır. Turgut’un öyküsü, Selim’in öyküsüyle birleşir. Tutunamayanlar romanında hiçbir gerilim öğesinin olmaması, romanın hızlı, akıcı bir biçim içinde sürekli değişen planlara göre yazılmış olması eseri eleştirmenler ve okurlar için karmaşık bir hale sokar. Bu karmaşıklıkta, eleştirmenler kadar okurların da roman biçiminden beklentilerinin sınırlı olmasının payı büyüktür. Tutunamayanlar roman türleri açısında ele aldığında çokkatmanlı’ bir doku gösterir. Tutunamayanlar romanında metni oluşturan tüm öğeler birden çok anlam katmanına göndermelerde bulunur. Bu çokkatmanlı ilişkiler ağında Oğuz Atay metin içi öyküleri alttan birbiriyle ilişkiye sokar. Anlam katmanlılığının zenginliği baraberinde okur farklılığını getirir. Atay anlam belirsizlikleri sergilediği romanında okuru metnin bir parçası haline getirerek kendi entelektüel birikimi doğrultusunda yorumlamasını ister. Roman türleri açısında bir alt sınıflanmaya inersek çok daha zengin bir yapı ortaya çıkar. Oğuz Atay Tutunamayanlar’da döneminin aydın portresini çizer. Romanda yer alan gündelik hayat sahneleri ve toplumun maddesel / tinsel değerleri, yazarın yaşadığı çağı çarpıcı bir biçimde sergiler. Bu özelliği ile Tutunamayanlar romanı bir çağ romanı’dır. Tutunamayanlar romanı aynı zamanda bir sanatçı romanı’dır. Turgut’un ve Selim’in kişiliklerinde sanatçı ve yaratıcılık sorunsalı işlenir. Nasıl yazıyorum?’, Nasıl yaratıyorum?’ soruları konu olarak ele alınırken, sanatçının olşumu, kimliği ve toplum içindeki yeri irdelenir. Tutunamayanlar bir aşk romanı’dır. Yıllarca her türlü sahtelikten, bayağılıktan uzak duran, gerçek bir sevginin açlığını çeken Selim aradığı aşkı bulur. Tutunamayanlar Selim’in Gürseli’ye olan derin sevgisinin romanıdır. Tutunamayanlar romanı bir polisiye roman’ olarak da okunabilir. Turgut’un, Selim’in ölümünden sonra onun intihar sebebini araştırması, Selim’i tanıyanlarla tıpkı bir dedektif gibi tek tek görüşmesi, romanı polisiye roman’ çizgisine taşır. Tutunamayanlarda Türk aydınının bilinçlenip gelişmesi anlatılır. Bu bağlamda roman - bazı farklarla birlikte - bir oluşum românı’ olarak da değerlendirilebilir. Metnin çokkatmanlı dokusu, bu tür sınıflamaları genişletmeye elverişlidir. Tutunamayanlardaki bu çokkatmanlı organik doku, titiz ve dikkatli bir kurgu / biçim çalışmasının ürünü olup modernist / postmodernist edebiyatın belirgin özelliklerini yapısında taşır. Simge Kullanımı Oğuz Atay, isim sembolizasyonundan başarılı bir şekilde yararlanan romancımızdır. Karakterlerine gelişi güzel adlar vermez. Tutunamayanlarda figürleri için seçtiği adlar, onların kimliklerini daha da belirginleştirir. İsimleri karakterlerin en önemli özelliğini vurgular. Selim’ kusursuzluğu, soyadı olan Işık’ ise aydınlığı ve kutsallığı simgeler. Tutunamayanlar’ın prensi ve yol göstericisidir. Işık soyadı ile İsa peygamber arasında roman boyunca bir özdeşlik kurulur. Selim’in tıpkı İsa gibi ikinci kez yeryüzüne geleceği, onun ışığını takip eden tüm ezilenlerin, çektikleri sıkıntıların sona ereceği anlatılır. Romanın ikinci aydın figürü Turgut Özben’in soyadıyla, özbenliğinin peşindeki arayış teması simgeleştirilir. Murat Belge, Turgut’un ego’ soyadı Özben, Selim’in ise üst ego’yu temsi ettiğini; Selim’in ülküsel, peygamberimsi, Turgut’un ise daha normal, daha dünyevi bir tutunamayan olduğunu söyleyerek psikolojik düzeyde yapılan simgeciliğin altını çizer. Romanda Metin ise Selim’in karşıt kutbu, yani maddesel değerleri, ucuz yaşantıları temsil edişiyle, her ortama uyum sağlayabilen, hayata karşı metin’ tavırlarıyla isminin anlamını hak eder. Metinlerarası’ öğe Tutunamayanların önemli bir kurgu eğilimini oluşturur. Metinlerarasılık postmodemizmin ana kurgu tekniği olarak bu edebiyatın sıkça başvurduğu bir tekniktir. Daha önce başka yazarlar tarafından üretilmiş metinlere göndermeler yapılır. Bu durumu roman sanatının meşru zemininde metinlerarası bağlantı’ düzeyinde görenler olduğu gibi, yaratıcılığın girdiği darboğaz, intihal düzeyinde değerlendirenler de vardır. Hatta kimileri için bu durum edebiyatın sonudur. Kurgu / biçim özelliklerindeki yenilik denemeleriyle bir bakıma postmodern çizgide sayılabilecek Tutunamayanlar romanında Oğuz Atay, bu imkandan önemli ölçüde yararlanır. Böylece romanın kurmaca dünyasını genişleterek okuyucusuna yepyeni hazlar, heyecanlar yaşatır. Romanla bağlantı kuran metinler arasında varlığını ve etkisini yoğun bir biçimde hissettiren metinler, Kafka’nın metinleridir. Kafka’nın adı romanda sık sık geçer. Romandaki bürokrasiyle ilgili eleştiriler Kafka’nın “Dava” ve “Şato” romanlarındaki bürokrasi eleştirilerini hatırlatır. “Dönüşüm” ve “Bir Rüya” adlı hikayeleri Oğuz Atay tarafından uyarlanır. Toplumla uyuşamayan ve maddeye yenilen insanın dramını anlatan Kafka’nın ve Kafka’nın izinde yürüyen Batılı yazarların yapıtlarında görülen kafkaesk’ atmosfer, Tutunamayanlar romanının tümüne hakimdir. Gonçorov’un “Oblamov” adlı romanında aynı adı taşıyan kahramanı Tutunamayanlar’da sıkça anılır. Oblamov, romanda iyi niyetli, ancak karamsar, hiçbir işe yaramayan pasif insanların bir prototip idir. Oğuz Atay Selim’in karakterini çizerken Oblamov karakterinden oldukça etkilenmiştir. Selim’de Oblamov gibi çırpınıp duran ama bir işe yaramayan, sıkıntıları ve coşkularıyla uçta yaşayan tuhaf bir insandır. Aralarındaki bu benzerlik, karakterlerinin davranış kalıplarının isimlendirilmesinde de göze çarpar. Oblamov’un tipik davranış şekilleri edebiyatta “Oblamovluk” kavramıyla tanımlarken, Atay’da Selim’in davranış kalıbını “selimlik” olarak adlandırılır. Tutunamayanlar romanında Oğuz Atay’ın gönderme yaptığı metinler sadece Gonçarov’un “Oblamov”u ve Kafka’nın metinleriyle sınırlı değildir. Tatjana Seyppel’in Tutunamayanların diğer metinlerle olan ilişkisini belirlediği listesi tam bir sayfa sürer. Oğuz Atay Cervantes’ten Dostoyfevski’ye, Joyce’dan Nabokov’a uzanan bir çizgide metinlerarası bir metin oluşturmuştur. Oğuz Atay romanında bir bakıma okuyucusuyla oyun oynar, okuyucusundan birikimi doğrultusunda romanında açık yada örtük düzlemde yer verdiği metinlerin izini sürmesini ister. Eğer okuyucu bu benzerlikleri keşfederse romandan aldığı zevkin derecesi de artırmış Üstkurmaca Edebiyat biliminde üstkurmaca’, yazarın yazma edimini kurmaca metnin bir parçası durumuna getirmesi, nasıl yazdığım anlatması ve romanın içinde yazma edimi ile ilgili sorunlar konusunda düşünce üretmesi şeklinde tanımlanır. Tutunamayanlar romanı, simgesel kullanımıyla, başka edebiyat ürünlerine yaptığı göndermeler ve çağrışımlarla ve en önemlisi yazma sorunsalı’na verdiği önemle debiyatımızda üstkurmaca’ özelliğini içinde taşıyan ilk roman olarak kabul edilir. Tutunamayanlar romanında kişiler durmadan okurlar, yazarlar eksik metinlerin peşinde orandan oraya savrulurlar. Metinler yorumlanır, üzerinde eklemeler yapılır. Romanda yer alan metinler, edebiyatın hemen her türüne biyografi, ansiklopedi, mektup, günlük, tiyatro, öykü, şiir gibi ait kasten yarım bırakılmış metinlerdir. Tutunamayanlar bütün bu eksik metinlerin toplandığı bir kitaptır. Tutunamayanlarda kişiler nasıl ve neden yazdıklarını, yazarken karşılarına çıkan sorunları anlatırlar. Oğuz Atay onları böyle konuştururken aslında yazma eylemine ilişkin kendi görüşlerini açıklar. Yazma eylemi, romanda yeniden yazma eylemine dönüşür. Romanın bir başka yerinde Esat, Selim’in okuduğu kitaplar yüzünden çok acı çektiğini ve insanlarca anlaşılmamaktan çok korktuğunu söyler “Titrek bir sesle kitaplar yüzünden çok acı çekiyorum Esat Ağabey’ derdi. Sanki hepsi benim için yazılmış. Bu kadar insanı birden canlandıramıyorum hepsini birbirine karıştırıyorum. Gülünç oluyorum.’ Anlaşılmamaktan çok korkardı. Başkalarından ayrı hissettiğimi nasıl belirtsem? Kimse bilmeyecek.... Hiç olmazsa mezar taşıma yazın burada insanlara başka türlü hayran olan biri yatıyor. Ne türlü? Bir bilsem, ah bir bilsem.” Oğuz Atay, romanın ana kişisinin ardına gizlenerek roman sanatı üzerine görüşlerini açıklar. Tutunamayanlarla bir çok kesime tuhaf, alışılmadık gelebilecek bir roman yazdığının farkındadır. Roman konusunda fazla bir sorgulamanın, tartışmanın yapılmadığı, modern edebiyatın tanınmadığı bir edebiyat ortamında romanı ile ilgili haklı endişeler taşır. Tutunamayanlar Romanında Anlatım Özellikleri Tutunamayanlar romanında bir anlatıcı figür vardır. Anlatıcı, Turgut Özben’in notlarım düzenleyen gazetecidir. Romanın anlatım biçimi, metnin sonuna eklenen Turgut Özben’in mektubu dışında genellikle üçüncü tekil kişi o anlatımdır. Romanda Oğuz Atay’ın egemen anlatım tutumu ise ironik’ bir anlatımdır. Hiciv, taklit, başkasının dilinin abartılarak taklidine dayanan parodi, yabancılaştırma tekniği olarak alay, romanda egemen anlatım tutumu olarak ironiyi yaratır. İroni edebiyat biliminde söylenenin tam karşıtını kastetme sanatı olarak tanımlanır. Tutunamayanlar daki ironi, nihilizm den çok, duygusal anları akıl merceğinden denetlemeye yarayan, duyguyu akılla kırma tarzında bir araçtır. Oğuz Atay, ironi acıyı hafifletmek için kullanmaz, aksine yaşatmak, erişilmez ya da dokunulmaz kılmak için kullanır. “Tutuııamayanlar”ın bir yerinde, Turgut, Selim’in ölüm haberini bir dostuna verdikten sonra düşünceleriyle sokakta başbaşa yürür. Oğuz Atay, Turgut’un duygusal yoğunluluğunu ironikleştirir. Oğuz Atay en ciddi anların zihnindeki komik karşılıklarını / simgelerini bulmada çok başarılıdır. Onun ironik bir anlatımla çizdiği alaycı, neşeli, güldürücü adam görüntüsünün arkasında son derece kırılgan ve ürkek birisi gizlidir. Roman boyunca mizah ve hüzün, ironik anlatımla yan yana gelir. Romanda ironinin bulaşmadığı tek yer Selim ile Günseli’ılin aşkının anlatıldığı bölümdür. Bu bölümde Atay’ın alaycı tonu yerine duygulu bir tona bırakır. Tutunamayanlarda olaylar zinciri bulunmadığından yazar anlatımı bireyin iç dünyasında yoğunlaştırır. İç dünyayı kesintisiz anlatabilmek için çağdaş roman tekniklerini kullanır. Bu tekniklerin başında bilinç akımı’ gelir. Oğuz Atay Tutunamayanlar romanında bilinç akımı tekniğiyle çağdaş batı romanının modem anlatım araçlarından Kolaj’ tekniğini de bolca kullanır. İlk bakışta roman dokusuna aykırı gibi gelen ama ana tematiğin bir parçası olan bir metnin dokuya katılması diyebileceğimiz kolaj, Tutunamayanlarda özellikle kurmaca şarkıların ve şarkı açıklamalarının olduğu bölümlerde görülür ve bireyin bilincinin olduğu kadar bilinçaltının da aydınlığa çıkarılmasında yardımcı bir tekniktir. Üslûp ve Dil Özellikleri Tutunamayanlar romanına üslûp ve dil özellikleri açısından baktığımızda kurgu’ ve anlatım’ düzlemlerinde görülen yenilik denemelerinin burada da söz konusu olduğunu görürüz. Atay’ın amacı, yazdığı romanla bir dil ustası olduğunu kanıtlamak değildir. Aksine romanda dil ve söylem karmaşasıyla karşı karşıya geliriz. Geleneksel bir düzenin bir anlaşma aracı olan dil, Tutunamayanlarda ise anlaşamama aracına döner. Romanda kimse birbirini dinlemez, her kafadan bir ses çıkar. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar da kullandığı dil, iki özelliği içinde barındırır Bir yandan kahramanlarıyla özdeşleşen, onlarla arasında duygusal bağlar kuran, diğer yandan da anlattıklarının gülünç hale getirilmeden, parçalanıp çarpıtılmadan ciddiye alınamayacağım farkında olan bir dildir. Tutunamayanların başka dillerin taklidi, parodisi olarak yazılması, duygunun abartılarak gerçeğin kırılması ve okurun ucuz duygusallık taklidiyle karşı karşıya bırakılması hep bu yüzdendir. Oğuz Atay Tutunamayanlarda yeni bir üslûp denemesine girişerek dille, kelimelerle adeta oyun oynar. Alışılmışın dışında üslûp ve dil özellikleriyle romanda, postmodernizmin kuralların bozumu’ anlayışı benimsenir. Oğuz Atay eserinin organik bütünlüğünü bozacak her yöntemi özgürce kullanır. Kelimeler olmadık yerde birleştirilir, bir cümleye değişik zamanlar sıkıştırılır, paragraflar arası mantıksal ilişkiler bozulur, değişik satır düzenlemeleri yapılır ve noktalama işaretleri alt üst edilir. Günseli’nin ağzından Selim’le yaşadıkları aşkın anlatıldığı 15. Alt bölümde 73 sayfa boyunca hiçbir noktalama işaretinin kullanılmaması bu bakımdan ilginç bir örnek teşkil eder. Oğuz Atay Tutunamayanlar Kitap Özeti Oğuz Atay, 1934’te Katamonu İnebolu’da doğdu. 1939’da Ankara’ya geldi. 1951’de Maarif Koleji’ni, 1957’de Teknik Üniversite İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Askerliğini yaptıktan sonra, 1960’ta Teknik Okula girdi. Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nde öğretim üyeliği yaptı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar adlı kitabıyla 1970 TRT Roman ödülünü kazandı. Yeni dergi ile Soyut’ta hikayeleri yayınlandı. 13 Aralık 1977’de İstanbul’da öldü. Tutunamayanlar, alışılmışın dışında bir romandır. Belirli bir olayı sergilemekten çok; izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ayrıntılar ve ruhsal çözümlemelerle oluşur. Bu bakımdan, özetlenmesi güçtür. Ancak, romanın konusu, kısaca şöyle açıklanabilir Genç mühendis Turgut ÖZBEN yakın arkadaşı Selim IŞIK’ın kendini bir tabancayla vurduğunu gazeteden öğrenir. Olayın çok etkisinde kalır. İntiharın sebeplerini merak eder. Bu amaçla araştırmalara Selim’in arkadaşlarından Metin ve Esat’la görüşür. Metin kendisine şunları anlatır Metin’in Zeliha adlı bir kızla ilişkisi vardır. Selim kızın ona uygun düşmediğini söyler. Fakat Metin kızı bırakınca, bu kez Selim ona tutulur. Metin bunun üzerine yeniden kıza yaklaşır. Kız ise bir süre sonra onlardan ayrılır, bir başkasıyla evlenir. Esat da Selim için şunları söyler Selim’in lise öğrencisi iken tanır. İlginç, zeki, oyuncu bir çocuktur. Çok kitap okur. Wilde’a hayrandır. Fakat Gorki’yi okuyunca onu sevmez olur. Esat’la oyunlar düzenler, birlikte eğlenirler. Turgut ÖZBEN Selim’le ilişkisi olan Günseli adlı bir kızla tanışır. Günseli Selim’le bir toplu gezintide rastlamıştır. Sıkıntılı ve asık suratlıdır. Onu avutmaya kalkışır. Fakat Selim’in soru yağmuruna tutulur. O gün anlaşamazlar. Aradan bir ay geçer. Selim onu telefonla arar. Buluşurlar. İlişkileri gitgide ilerler. Ne var ki Selim evlenmeye yanaşmaz. Çok kuşkuludur, geleceğe güveni yoktur, inançsızdır, aile düzeninden de hoşlanmaz. Sanki bir kafese kapatılmıştır. Hastalanır. Kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadığını düşünür. Günseli’ye bir mektup gönderir. Ardından intihar son günlerinde Tutunamayanlar üstüne bir ansiklopedi hazırlamaya girişir. Orada kendisine bir madde ayırır. Bu maddede belirttiğine göre, Selim bir kasabada doğmuştur. Babası memurdur. Küçükken ağır bir hastalık geçirir. Altı yaşında ailesiyle büyük bir şehre göçer. Sabri adlı bir çocukla arkadaş olur. Okula gider. Uzun boylu olduğu için arka sıralara oturtulur. Sınıfta çok konuşur. Orta okuldayken Pitigrilli’yi okur. Sonra kızlarla dolaşmaya başlar. O sırada dünya savaşı patlar. Yiyecekler pahalanır. Askerliğini yaparken Süleyman KARGI ile tanışır. Askerlik bitince açıkta kalır. Kimse ona sahip çıkmaz. Odasına kapanır. Yemek yemez, içki içmez olur. Turgut Özben araştırmaları sırasında yavaş yavaş kendi benliğini tanır O da tutunamayanlardan biridir. Kendini o zamana değin bir takım törelerin, alışkanlıkların yönettiğini sezer. Gitgide bağsızlığa doğru kayar. Evinden ayrılır. Bir trene binip gider. Gözden kaybolur… Toplumun kurumlarıyla kuralları karşısında uyumsuz kalan insanın dramını değişik işleyen eser, roman alanında adı duyulmamış bir yazarın olgun düzeyini getirdi. Okunmasının güçlüğüne karşın, bıraktığı ilk etki ile özgün ve derin göründü; bir sürpriz tadı taşıdı. Uyanık ve araştırıcı bir gözlemin toplum sorunlarını eleştiren ve değerlendiren bakışı, usta bir anlatım yetisiyle birleştiği için ödülünü hak eder bütünlüğe vardı. Bir roman; gerekli gereksiz ayrıntılarıyla kendi bütünlüğünü zedeleyen fazlalıklarla, yinelemelerle,filtreli sigaranın kanseri %7 oranında azalttığını söylemeden geçemeyen bilgilerle dolu. Yazarın,ayıklama ve seçme gözetmeden, ne biliyorsa içine katmaktan zevk duyduğu sayfalar. Romanın üslup özelliğinde, değişikliklerin, sıçramaların büyük payı olduğunu daha önce belirtmiştik. Nitekim 351 sayfada, eylem birden bire düşünceye yer vermekte, hemen biraz aşağıda ise oyun’ biçimine dönüşmektedir. Atay, Tutunamayanlar için herhangi bir kural koymamış, şiirde oyuna varıncaya kadar, her yazılı türünü kullanmıştır.

oğuz atay tutunamayanlar uzun özet